21 Eylül 2018 Cuma

Telif Haklarında Yeni Bir Dönem (Mi?)





Avrupa Birliği'nin dijital ortak pazarla ilgili yasal düzenlemeleri devam ediyor. Online platformlarda yer alan içeriklere  yönelik bu düzenlemelerin sonuncusu geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu'nda  438'e karşı 226 oy ile kabul edildi. Yeni direktifin özellikle Madde 11 ve Madde 13 telif alanında köklü değişikliklere yol açacak gibi görünüyor.

Madde 11 haber sitelerinden link verilerek yapılan paylaşımların lisansa bağlı olması şartını getiriyor. Sosyal medyada "link vergisi" diye de bahsi geçen bu düzenleme Google News gibi internet sitelerinin yayıncılara, gazetelere telif ödemeleri gerektiği prensibinden yola çıkıyor. Ticari nitelikte olmayan kişisel link paylaşımları bu düzenlemeden istisna tutulsa da pratik uygulamada bu sınırların nasıl çizileceği halen tartışılıyor. Örneğin yüzbinlerce takipçisi olan bir sosyal medya kullanıcısının paylaşımları ticari olmayan kişisel kullanım kapsamında mı değerlendirilecek? 

11. maddeye yönelik temel itiraz bu düzenlemenin haber paylaşımlarının sınırlandırılmasıyla birlikte bilgi edinme hakkını sınırlandıracak olması. AB seviyesinde bu yasal düzenleme olmadan önce Almanya ve İspanya'daki süren davalarda mahkemeler bu doğrultuda kararlar vermişti.

Madde 13'deki düzenlemenin çıkış notlası ise Youtube, Facebook vb. platformların burada yer alan içeriklerden dolayı ciddi reklam geliri elde ettikleri, ancak bu gelirlerin oldukça küçük bir kısmını telif hakkı sahiplerine ödedikleri (value gap) gerçeği. Bu düzenleme ile müzik endüstrisinin youtube karşısındaki pozisyonunu güçlendirmesi hedefleniyor. Madde 13 ile  Youtube, Facebook gibi paylaşım platformlarına barındırdıkları içerik konusunda yasal yükümlülük de getiriliyor.  Buna göre sözkonusu siteler hak sahipleri ile birlikte hareket ederek platformlarında yer alan içeriklerin lisanslı olması ve hak ihlali içermemesi konusunda sorumluluk taşıyacaklar. (Şu an yürürlükte olan telif hukuku düzenlemesinde böyle bir yükümlülükleri bulunmuyordu.) 

Bu prensibin uygulamasının nasıl olacağı ise halen tartışılıyor. Çeşitli otomatik filtreler yardımıyla içerik yüklemelerinin kontrol edilmesi, telif hakkı açısından sorunlu içeriklerin bloke edilmesi veya platformdan otomatik olarak kaldırılması da dahil çeşitli yöntemler konuşuluyor. Yasa kabul edilir edilmez 13. madde düzenlemesi ile Mim'lerin (memes) internetten kaldırılacağına yönelik tartışmalar başladı. Bilindiği gibi çoğu mim telifli içerikler kullanılarak üretiliyor ve paylaşılıyor. Otomatik olarak filtrelenme durumunda ise bu mim'lerin ayırdedilmeksizin kaldırılması söz konusu. (Mim'ler AB telif hukukunda "parodiler" başlığı altında istisna kapsamında bulunuyorlar. ) 

Bu düzenlemeye en büyük karşı çıkış tahmin edeceğiniz üzere Silikon Vadisi'nden geldi. Avrupa'lı parlamenterler ise düzenlemelerin telif konusunda sektöre fayda sağlayacağını, karşı çıkanların özellikle çıkarları zarar gören dev teknoloji şirketleri olduğunu iddia ediyorlar. Görünen o ki direktifin tek tek üye ülkelerde nasıl yorumlanıp uygulanacağını hep birlikte göreceğiz. Sonuçlarını da o zaman daha doğru değerlendirebilieceğiz gibi görünüyor.   

Yeni direktif prosedür olarak ocak 2019'da son bir oylamanın ardından kabul edilirse yürürlüğe girecek. Ancak uzmanlar bu aşamadan sonra aksi yönde bir kararın pek de mümkün olmadığını belirtiyorlar.

Bakalım bu düzenlemenin bizim ülkemize yansıması ve uygulanması ne şekilde olacak?








24 Temmuz 2018 Salı

Netflix Ekonomisi


2011 yılına kadar bir dvd kiralama şirketi olarak faaliyet gösterirken Netflix bu tarihte internet üzerinden yayına geçerek ve 100 milyon USD bütçeli House of Cards dizisinin yapımını üstlenerek adını geniş kitlelere adını duyurdu.

Bugün itibariyle Netflix yılda içerik üretimine 12-13 milyar USD harcayan bir deve dönüştü. Bu tutar dünya üzerinde görsel içerik üreten hiçbir Hollywood stüdysunun veya televizyon kanalının erişemediği bir meblağ.

Şirket 2017 yılında toplam 82 sinema filmi üretirken, örneğin Warner Bros'un sinemalarda gösterilen film sayısı 23. Stüdyolar arasında en karlısı olan Disney'in ise toplam 10 filmi gösterime girdi

Netflix 2017 yılında toplamda 700 civarında içerik üretirken bunun 100'den fazlasını diziler oluşturuyor. Televizyon ünlülerinden Ryan Murphy ile yapılan kontratın 300 milyon USD olduğu açıklanırken David Letterman talk şov için bölüm başına 2 milyon USD ödendiği biliniyor. Paranın gücü böyle bir şey. Şirketin içerik havuzunda David Fincher, Spike Lee, Cohen Kardeşler gibi isimler var. Michelle Obama bile Netflix ailesine katılanlardan.

Dünyada 21 ülkede faaliyet gösteren Netflix 2018 ilk çeyreğinde 7.4 milyon yeni abone edinerek dünyadaki toplam abone sayısını 125 milyona yükseltti. Bunun 57 milyonu ABD'deki aboneler oluşturuyor. Şirket şu anda bu abonelerden yılda toplam 14 milyar USD gelir elde ediyor. Goldman Sachs'ın projeksiyonlarına göre şirket 2020 yılı itibariyle içerik üretimine yıllım 22.5 milyar USD harcayacak.

Netflix'in şu andaki borsa değeri 170 Milyar USD, ki bu Disney'den bile daha yüksek bir piyasa değeri. Bu hızla büyümeye devam etmesi halinde Netflix 2026 yılı itibariyle dünya çapında 300 milyon aboneye ulaşacak. Bu da aylık ortalama 15 USD abonelik bedeli üzerinden yıllık 24 Milyar USD gelir elde edeceği anlamına geliyor


Kablosuz internet artık sadece yüksek kaliteli video içeriğinin izlenebildiği bir platform değil. Bunun yanısıra bildiğimiz televizyon mecrasının da kuralları değişiyor. Reklamsız ve zaman aralığı olmaksızın istediğiniz içeriği istediğiniz seyredebildiğiniz bu platform artık eski tv izleme kalıplarını da kökten değiştiriyor. Özellikle televizyon reklamcılığı bundan oldukça olumsuz etkilenmeye başladı bile. 

Nielsen Data'ya göre ABD'de 12-24 yaş aralığındaki gençler 2010 yılına göre %50 daha az pay tv izliyorlar. Kablo tv operatörleri de buna karşı önlem alabilmek için kaliteli yüzlerce satlik drama serileri üretmeye başladılar. Bunun olumsuz etkileri de sinemada görülmeye başlandı: 2002 - 2017 arasında Kuzey Amerika (ABD + Kanada) satılan sinema bileti sayısı %20 azaldı. Film stüdyoları da artık ya blockbuster filmlere, yada kalabalıkla setyretmesi eğlenceli olan küçük bütçeli türlere (korku sineması gibi) ağırlık vermeye başladılar.

Netflix'in doğrudan müşteriye ulaşabilmesinin büyük bir avantaj olduğu görülünce Amazon, Apple, Facebook, Youtube, Instagram da dahil birçok şirket Netflix ile rekabet edebilmenin stratejilerini geliştirmeye çalışıyor. Youtube abonelik temelli bir hizmet başlatırken Apple içerik üretmek için bir  Hollywood yöneticisini işe aldı. Amazon içerik için 2017'de 4 milyar USD harcadı. Disney de kendi içeriklerini sunacağı bir platform kurma işini hızlandırdı.

Endüstride köklü değişimlere yol açacağı kesin olan Netflix'i bekleyen zorluklar neler? Uzmanlar bu konuda iki önemli unsura dikkat çekiyor:
Öncelikle Netflix'e abone olmak kadar abonelikten ayrılmak da gayet kolay. Abonelik iptali ise şu anda %3.5 gibi yüksek bir oranda seyrediyor. Şirketi bekleyen bir diğer zorluk ise ise sunulan servisin bant genişliğine ihtiyaç duyması.  Zengin ve güçlü rakipler Netflix'e karşı birleşir ve kendi platformlarına öncelik verme kararı alırlarsa bu Netflix için sorun yaratabilir. Tabii birçok ülkede faaliyet gösteren Netflix'in yerel hükümetlerle ve ülke kamuoyları ile hassas politik ve toplumsal ilişkileri nasıl yürüteceği konusu var. Onu da bize zaman gösterecek.








7 Temmuz 2018 Cumartesi

Türkiye'de Sinema - Televizyon Mecrası 2016-2017



Uzatma Dakikaları'nda bu kez de 2016 yılında vizyona girmiş olan box office listesindeki ilk 100 yerli filmin vizyon ve daha sonraki - varsa - televizyon gösterimlerini incelemeye çalıştık. Bu incelemede kabaca bakmak istediğimiz noktalar:

- ilk 100 film ortalama kaç hafta vizyonda kalmış?

- İlk 100 filmin kaçının televizyon satışı/gösterimi olmuş? Bunların kanallara göre dağılımı nedir?

- Televizyonda gösterilen filmlerin vizyon tarihi ile televizyon gösterim tarihi arasında kaç hafta var?(Sinema ile televizyon arasındaki mecra aralığı)

Bu çalışmayı yaparken bu 100 filmi 25'lik 4 gruba ayırıp bu gruplardaki değişimi de görmek istedik.

İşte ortaya çıkan özet tablo bu:



Filmler Ortalama Vizyon Televizyon Mecra Aralığı TV8 Star Tv Fox Tv Kanal D TRT 1 Show Tv ATV Toplam
1-25 14.32 hafta 59 hafta 15 4 2 1 0 2 0 24
26-50 9.08 hafta 50 hafta 3 4 1 2 3 0 0 13
51-75 5.96 hafta 41 hafta 0 4 3 2 2 0 1 11
76-100 9.48 hafta 42 hafta 0 5 4 1 1 0 0 11
100 9.71 51 18 17 10 6 6 2 1 59





- İlk 100 filmin ortalama vizyon süresi 9.71 hafta olarak gerçekleşmiş.

- Sinema - televizyon mecra aralığı ortalama olarak 51 hafta.

- İlk 100 filmin 59'u televizyonda gösterilmiş.

- Televizyonda gösterilen bu filmlerin %75'i üç kanalda - Tv8, Star, Fox -  yoğunlaşmış.

- 76-100 diliminde ortalama vizyon haftasında bir yükselme görülmekte. Bunun sebebi bu gruptaki bağımsız, uluslararası ortak yapımların ve ödüllü filmlerin varlığı. Bu filmler ticari filmlere göre daha uzun süre vizyonda kaldıklarından buradaki ortalamayı yükseltiyorlar.

- Genel olarak gişede ilk 25'lik dilimde yer alan filmler ağırlıklı olarak TV8'de gösterim imkanı elde ediyorlar.

- Bu ilk dilim dışında ise kanal olarak Star'ın öne çıktığı görülüyor.

- Bir kamu kanalı olan TRT1'in oldukça yetersiz film gösterdiği görülüyor. Listede yer alan TRT1'de gösterilen 6 filmin ikisi TRT'nin televizyon filmi olarak yaptırdığı filmler, bir diğeri de Sinema Genel Müdürlüğü tarafından yapımı gerçekleştirilen bir film.


Elbette bu çalışmada yararlandığımız bir yazılı kaynak vs yok. Çalışmayı internetten araştırarak yapmaya çalıştık, dolayısıyla ufak tefek eksiklikler olabilir. Ancak her şeye rağmen üzerinde konuşulacak bir resim de sunuyor.

Tablonun gösterdikleri bunlar, yorumlaması da ayrı bir yazının konusu olsun.





4 Temmuz 2018 Çarşamba

Sinema Endüstrisindeki Son Furya: Blokzincir





Blokzincir (Blockchain) 2009 yılında Satoshi Nakamoto tarafından kripto para birimi Bitcoin'in teknik altyapısı olarak tasarlanarak hayatımıza girdi. Blokzincir piyasada dolanımda bulunan bitcoin cinsinden paraların ve bu paralarla yapılan tüm alışveriş işlemlerinin kayıtlarının tutulduğu digital şiferli kayıt sistemi anlamına geliyor.

Teknolojik gelişmelere bağlı olarak sinema endüstrisi de bu teknolojik nimetlerden faydalanmanın yollarını arıyor. Blokzincir teknolojisinin sinema endüstrisine sunduğu imkanlar ilk kez 2017 yılında Berlinale'de anlatılmıştı. 2018 yılı itibariyle de bunun sektörde kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Ve hatta "Blokzincir'in sinema endüstrisinin uzun süredir aradığı finansal çıkışı sağlayacağını" iddia edenler de var.

"Bunun sinema endüstrisi ile ne ilgisi var?" diyeceksiniz (ki ben de ilk duyduğumda böyle demiştim)

Blokzincir'in sunduğu ademi merkeziyetçi, güvenli ve şeffaf sistemin sinemaya sunduğu olanaklar genel başlıklarıyla şöyle sıralanabilir:

IP Koruması: Dijital ortamın sağladığı IP koruması görsel - işitsel içeriğin mülkiyetinin de korunması anlamına geliyor.

Finansman: Bazı yapım şirketleri kripto paralar üzerinden projelerine finansman sağlamaya başladılar. Bunun crowdfunding tarzı diğer sistemlerden farkı bu kripto paraların alım ve satımının, yani el değiştirmesinin mümkün olması.

Telif Hakkı Yönetimi: Blokzincir sisteminde tüm işlemler kayıt altında olduğundan hak sahiplerinin eserlerinin her türlü gösterimi ile ilgili bilgiye şeffaf olarak ulaşabilmesi ve telif haklarını takip edebilmesi mümkün oluyor.

Geri ödemeler: Blokzincir sağladığı şeffaf ortam dolayısıyla filmin tüm yatırımcılarının yatırımlarının geri dönüşlerini takip edebildikleri bir sistem.   

Dağıtım: Şu anda BVOD adıyla yeni bir dağıtım sistemi gelişmeye başladı bile. (BVOD daha detaylı olarak başka bir yazının konusu olsun)

Blokzincir bazılarının iddia ettiği gibi endüstriyi baştan aşağı değiştirir mi? Bunu görmek için biraz daha beklemek gerekiyor. Ama halihazırda sektörde yarattığı pozitif enerji dikkate değer...





  

6 Haziran 2018 Çarşamba

Yeniden İletim'in Sonu Mu Geliyor?



Türkiye'de bizler yeni telif yasası taslağını konuşup tartışırken, bir yandan da dünya dönmeye, teknoloji de son hızla ilerlemeye devam ediyor.

Bilindiği gibi "yeniden iletim" bir yayının hiçbir değişikliğe uğramadan eş zamanlı olarak başka bir platformda yayınlanması anlamına geliyor. Örnek vermek gerekirse; bir film KanalD'de yayınlanırken aynı anda evinizde bulunan Digitürk veya DSmart'daki dijital platformlarında da yer alan Kanal D'den de yayınlanıyor ya, işte telif hakları açısından Kanal D'den yayınlanan bu filmin Dsmart, Digiturk vb. platformlardan da seyredilmesi "Yeniden İletim" (Retransmission) olarak adlandırılıyor.

Uluslararası telif hukukuna göre "Yeniden İletimi" yapan bu platformların (bizim örnekte Dsmart ve Digitürk) hak sahiplerine (yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu ve müzik bestecisi) telif ödemesi gerekiyor. Verdiğimiz örnekten de anlaşılacağı gibi yapımcı (ve hak sahipleri de) filmin Kanal D'de yayınlanması için lisanslama yapmış olmakta, ancak bahsettiğimiz dijital platformlar ücreti mukabilinde abonelerine bu kanalları izletip bu yoldan bir ticari bir gelir elde ettiklerinden oluşan bu değeri telif olarak hak sahiplerine ödemek durumundalar. Yeniden iletim telifi uzun yıllardır  birçok ülkede meslek birlikleri eliyle toplanıp hak sahiplerine dağıtılmaktadir.

Yazının başlığına gelince: Dijital alandaki son teknolojik gelişmeler doğrutusunda bildiğimiz anlamda Yeniden İletim yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. "Direct Injection" denilen bir teknikle artık yayınlar ana yayıncı kanal tarafından kablo yayıncılarının veya mobil platformların yer aldıkları bir havuza konulmakta, daha sonrasında da bu noktadan alınarak yayınlamakta. Bir eseri ortak havuza koymak ve oradan da diğer platformlara yaymak ise teknik olarak Yeniden iletim kapsamında sayılmıyor, çünkü bir yayıncının bir eseri "havuza" koyması bu eseri umuma açık bir platformda yayınladığı anlamına gelmiyor. Mantık olarak da bu eserin ilk yayını olmayınca kablo platformlarından yayınlanması da Yeniden İletim olmuyor.

Nitekim Avrupa'da artık bu konuda mahkeme kararları da var.

Peki bu durum endüstri açısından ne anlama geliyor?  

Yeniden iletimin teknolojiye yenik düşmesi ile orta vadede yeniden iletim teliflerinin toplanmayacağını, yada miktarının oldukça azalacağını söyleyebiliriz. Nitekim bunun etkileri görülmeye başlandı bile. Avrupa'daki meslek birlikleri soruna çare üretmek için Direct Injection teknolojisinin Uydu ve Kablolu Yayın Direktifine bir şekilde konulmasını ve hak sahiplerinin bu kaybının önlenmesini talep ediyorlar. Bunun sonuçlarını göreceğiz.

Ülkemizdeki durum ne peki?

Yeni telif yasası taslağında yeniden iletimin toplanabilmesine yönelik bir düzenlemenin yer aldığı görülüyor. Ancak burada bahsedilen yeniden iletim eski teknolojik modele göre yapılmış bir tanım olduğundan bu şekilde yasalaşırsa orta vadede bu şekliyle yeniden iletimin toplanamayacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Üstelik yasanın ne zaman ve hangi şekilde yürürlüğe gireceği belli olmadığından belki de bizler telif yasasını meclisten geçirdiğimizde "yeniden iletimin" daha toplanamadan tarihe karıştığını bile görebiliriz.

"Uzatma Dakikaları yazmıştı" dersiniz!