Geçenlerde Ted Hope'a ait blog'da gezinirken ünlü yapımcının yeni sinema düzenine ait bazı saptamalarını gördüm. Bağımsız yapımcının işi dünyanın her yerinde zor. Amerika yazan yerleri Türkiye yapın, çok da birşey değişmiyor.
Ted Hope "Sinema Endüstrisine Dair Eski Davranışlarınızı Değiştirecek 17 Yeni Durum" u şöyle sıralamış:
1- Film yapma uğraşı şu anda çok az sayıda kişi için ekonomik olarak sürdürülebilir bir meslek durumunda. Sevdiğiniz işi yaparak hayatınızı sürdürebilmek için o işi çok iyi yapıyor olmak artık maalesef yeterli değil.
2- Günümüz şartlarında sanatçılar ve onların destekçileri ortaya çıkardıkları nitelikli işlerle ilgili yeterli finansal gelir ve getiriye sahip değiller - eğer böyle bir getiri varsa tabii- Mevcut pazar şartlarında film yapanlar da yarattıkları nitelikli ve yaratıcı ürünlere karşılık yeterince ödüllendirilmiyorlar.
3- Film endüstrisinin sürdürmeye çalıştığı eskiye ait ekonomik model günümüz gerçekleriyle örtüşmüyor. İçeriğin yetersiz olduğu, merkezi olarak yönetildiği ve tüketicinin de büyük oranda içeriğe odaklandığı bu eski model artık geçerliliğini yitirdi.
4- Sinema izleyicisinin tüketim alışkanlıkları film endüstrisinin üretim hızına yetişemiyor. Amerika dünyada tüketimin en yoğun olduğu ülke olmasına rağmen izleyici yıllık üretimin sadece %1'ine ulaşabiliyor. (dünyada yılda ortalama 50.000 film üretilirken ABD pazarına yılda 500-600 film girebiliyor) Nasıl seyredilebileceğini bilmeden aşırı film yapıyor ve seyirciyi seçenekler denizinde boğuyoruz.
5- Film endüstrisi doğru izleyici ile doğru içeriği eşleştirebilmenin bir yolunu bulabilmiş değil. Hatta şu anda bu endüstrinin bir önceliği de değil. Tüm filmler sadece cinsiyet, ırk, gelir durumu gibi çok genel demografik değişkenler baz alınarak aynı yöntemlerle pazarlanıyor.
6- Film endüstrisi bir filmin izleyicisine ulaşabilmek için her yeni filmi potansiyel tüm izleyicilere (filmle alakasız izleyici profili de dahil) duyurma yolunu seçiyor. Bu da eldeki kaynakların yanlış kullanılması demek. Paramızı filmimizle ilgisiz insanlara ulaşmaya çalışarak harcıyoruz. Sinemaya ilgi duyan kişileri bir araya getiren bir yer veya platform yok. Eğer olsaydı pazarlama maliyetleri epey azalacaktı.
7- Dijital dağıtım sürekli gelişmekte olan ve önümüzdeki on yılda da gelişimini sürdürecek bir pazar durumunda. Ancak filmlerin gelecekteki değerleri kestirilemiyor. Şu anda kısa vadeli değerler üzerinden konuşuyor, filmlerin gelecek değerini bilemeden lisanslama yapıyoruz.
8- Filmlerin market değerini ölçmede kullanılan kıstaslar çok muğlak ve yetersiz: Örneğin "star değeri" gibi kriterler her geçen gün daha da anlamını yitiriyor. Seyirci artık star oyuncuları değil, ilginç konularda yapılmış filmleri izlemek için sinemaya gittiğini söylüyor.
9- Bir sinema filminin ABD hakları için dağıtımcıların önerdiği fiyat astronomik biçimde düştü. 25 yıl önce bu bedel filmin realize olmuş bütçesinin %50'si iken 15 yıl önce bu oran %30'a, 10 yıl önce %25'e düştü. Şu anda ise bu oran sadece %10.
10- Amerikan bağımsız filmlerinin uluslararası satış değeri geçtiğimiz 10 yılda %60 oranında düştü. Birçok ülke artık Amerikan yapımı bağımsız yapımları almaktan vazgeçmiş durumda.
11- Üretilen herşey aynı zamanda kopyalanıyor da. Münhasır sahiplik veya bir şeye sınırlı olarak erişim artik sürdürülebilir değil. Dijital çağda data'nın çoğaltılması kaçınılmaz. İzinsiz kopyalama asla yok olmayacak. Ayrıca bu kötü birşey olmayabilir de.
12- Film seyretme alternatiflerinin artması, sinema gösteriminin değerini azalttı. Tüketici bir sinema biletinin fiyatının bir aylık sınırsız online platform aboneliğine eşit olmasını rasyonalize edemiyor. Ev sineması sistemlerinin ve evdeki koltukların kalitesi birçok sinema salonunu sollamış durumda. Yakında evlerde 4K televizyonlar standart olacak, ancak sinemaların çoğu 2K da çakılıp kalacak.
13- Film endüstrisi uzun vadede gösterimle ilgili bir ekonomik model eksikliği yaşıyor. Sinema işletmeciliğinin özü nedir? Sinemacılar 15 cent'lik mısırı 6 dolara satacak müşteriyi toplamaya çalışırlar. Halbuki seyirciden daha anlamlı başka yollarla farklı gelirler elde etmek de mümkün. Ancak işletmeciliğin altyapısı bunu geliştirecek yönde tasarlanmış değil.
14- Film endüstrisi aptalca bir yaklaşımla "niceliği" "niteliğin" önüne koyuyor.Dolayısıyla nitelik konusunda sıkıntı yaşanıyor ve iyi işler yeterince ödüllendirilmiyor Bir zamanlar film endüsteisinde başarı primleri içeren anlaşmalar yapabiliyorlardı, artık o günler mazide kaldı.
15- Filmler tanımadığımız insanlar ve yaşamadığımız durumlara dair empati yaratma etkisine sahiptirler. Bilim gösteriyor ki görüntü beyinde gerçek deneyime benzer bir etki yaratabiliyor. Eğer bu empati deneyimi sinemaya dair bir özellikse bunu daha da geliştirmenin yolları bulunabilir.
16- Birlikte film seyreden izleyiciler arasında ortak bir duygu paylaşımı oluşur. Başka hangi ürün böyle bir şeyi iddia edebilir? Bunun önemini daha çok vurgulamalıyız. Seyircinin hatırladığı ve paylaştığı bir ürün.
17- Şu anda yaratıcı insanlar için bağımsız filmler yapmanın tam zamanı. Piyasaya giriş engeli yok, işgücü maliyeti ve dağıtım maliyeti çok düşmüş durumda ve film yapmak için birçok yeni teknolojik imkan ve metod mevcut. Sadece eski alışkanlıklardan vazgeçmek ve yeni şeyleri ortaya çıkarabilmek gerekiyor.