Sayfalar

27 Aralık 2012 Perşembe

16 Film 1 milyon seyirciyi geçti


Fransa 2012 box office rakamları açıklandı. Buna göre 5.29 milyon seyirci sayısı ile Alain Chabat’nın "Houba! On the Trail of the Marsupilami" 2012 yılında en çok seyirci toplayan Fransız filmi oldu. Bu performansla Skyfall (6.6 milyon seyirci) ve Ice Age 4 (6.58 milyon seyirci)'in ardından ilk 10 listesinin 3. sırasında yer aldı.

Laurent Tirard’ın "Asterix and Obelix: God Save Britannia" (3.7 milyon seyirci - 6. sırada) ile Alexandre de La Patellière ve Matthieu Delaporte’nın "Le Prénom" (3.3 millyon - 10 sırada)  ise ilk 10'da yer alan diğer Fransız  filmleri oldu.

Olivier Megaton’ın İngilizce çekilen "Taken2" (2.9 milyon), Olivier Dahan’ın futbol komedisi "Les Seigneurs" (2.7 milyon), Okul filmi "The Players" (2.3 milyon),
seyirci toplarken Jacques Audiard’ın Cannes'da yarışan ve Altın Küre adaylığı bulunan filmi "Rust & Bone" (1.9 milyon) en çok seyredilen filmler sıralamasında yer aldı.

Sonrasında 2 komedi filmi; James Huth’ın "Un bonheur n’arrive jamais seul" (1.8 million) Frédéric Forestier ve Thomas Langmann’ın "Stars 80" (1.8 milyon) geliyor.

Listeye devam edersek;
Florent Emilio Siri’nın "My Way" (1.7 million), Rémi Bezançon ve Jean-Christophe Lie’nın animasyon filmi "Zarafa" (1.4 milyon) ile 1 milyon seyirciyi geçenler listesinde yerlerini aldılar.

1 milyon kişinin üzerinde seyirci toplayanlar listesinde 3 komedi filmi daha var: 
Pascal Chaumeil’ın "Un plan parfait" (1.2 milyon), Philippe de Chauveron’ın "Les vacances de Ducobu"  (1.05 milyon), ve Franck Gastambide’ın "Porn in the Hood" (1.015 milyon).

François Ozon’ın "In the House" (1.16 milyon – San Sebastian'da Altın Istiridye kazanmıştı) ve  Michel Ocelot’ın animasyon filmi "Kirikou and the Men and Women" (1 milyon) ile birlikte 2012'de 1 milyon seyirci ve üzeri seyirci toplayan toplam 16 film Fransız filmi listesi tamamlanıyor.

Bu listede olmayan ama gişede iyi performans gösteren diğer üç film;
Christian Vincent’ın "Haute Cuisine" (986,075),
Noémie Lvovsky’nın "Camille Rewinds" (875,000),
ve Régis Roinsard’ın "Populaire" (şu anda 910,000 kişi tarafında seyredilmiş durumda).

Seyirci rakamlarında Avrupa'lı iki usta yönetmenin filmi de öne çıkmış durumda:
İngiliz yönetmen Ken Loach’ın Meleklerin Payı (748,933 kişi - Türkiye seyirci sayısı 1.908 kişi!) ve Avusturya'lı yönetmen Michael Haneke’nin Palme d’Or sahibi filmi Aşk (615,000 kişi - Türkiye'de yarın vizyona giriyor.)


Kaynak: Cineuropa.org

İtalya'da öğrenci kartı uygulaması başlıyor


1 Ocak 2013'den itibaren İtalya'da öğrencilerin Pazartesi-Salı-Çarşamba ve Perşembe günlerinde geçerli olmak üzere %40 indirimle sinema bileti alabilmelerini sağlayacak olan elektronik kart uygulaması başlıyor. 

Proje Ulaştırma Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Sendikalar, İtalya Belediyeler Birliği, Ulusal UNESCO komisyonu ve AGIS tarafından yürütülüyor.  Üniversiteler ve meslek birliklerinin de işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. 

Öğrenci Kartı - Okuyorum (Carta dello Studente - Io Studio) adlı uygulama ile öğrencilerin okul dışında sinema da dahil birçok okul dışı faaliyete (sanatsal etkinlikler, spor, seyahat, internet-teknoloji, outdoor etkinlikleri vb.)  indirimli olarak katılmaları imkanı tanınıyor. Bu uygulamayla yaklaşık 2.5 milyon öğrencinin etkinliklerinin gözlenerek kültürel etkinliklere olan ilginin azalmasına karşı politikaların oluşturulması planlanıyor. 18 yaş ve üzeri öğrenciler öğrenci kartına otomatik olarak hak kazanırken  18 yaşının altındaki öğrencilerin velilerinin çeşitli belgeleri imzalaması gerekiyor.

ANEC tarafından yapılan açıklamaya göre indirimli sinema bileti uygulaması her türlü filmde geçerli olacak ve eğitim Bakanlığı tarafından tüm filmlerle ilgili bilgilerin yer aldığı bir web sayfası oluşturulacak. Sinema salonlarında dijital projeksiyonla canlı olarak yayınlanan spor müsabakaları, konser, opera gibi etkinlikler de bu indirim kapsamında olacak.

Bizim Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın  da müze kart uygulaması ile başlattığı sınırlı uygulamalarını bu tarzda daha geniş bir içerikle geliştirmesini bekliyoruz. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Sorunlar her yerde aynı, belki bu uygulama bize de bazı konularda ilham kaynağı olur.
 

26 Aralık 2012 Çarşamba

Türkiye'de sinema bileti ucuz mu?

Yurtdışında Türkiye'nin prodüksiyon avantajlarından bahsederken muhabbetin bir yerinde laf dönüp dolaşır "Türkiye'de film çekmek ucuz" noktasına geliverir. Hakikaten de finansman kaynakları oldukça sınırlı olsa bile Türkiye'de film yapmak Avrupa ülkelerine kıyasla halen daha ucuz. 

Peki iş film seyretmeye gelince de bu böyle mi? Bunu analiz edebilmek için bazı ülkeler ve şehirlerin geçim endeksleri üzerinden küçük bir araştırma yaptık.  

Önce klasik düz mantıkla ülkelerin kişi başı milli gelirleri ile o ülkelerin büyük şehirlerindeki sinema bilet  fiyatlarına TL cinsinden baktık. Sadece zengin ülkelere bakmayıp bizim klasmanda olan birkaç ülkeyi de ekledik.

Türkiye $11,840
İstanbul sinema bileti 15,00TL


Fransa $40,930
Paris sinema bileti 24,90TL


Almanya $41,600
Berlin sinema bileti 18,97TL


İngiltere $38,850
Londra sinema bileti 28,90TL


ABD $51,525
NewYork sinema bileti 23,32TL


İsveç $55,430
Stockholm sinema bileti 30,29TL


Rusya $14,570
Moskova sinema bileti 19,76TL


Macaristan $13,760
Budapeşte sinema bileti 12,11TL


Polonya $13,490
Varşova sinema bileti 14,47TL


Bu kadarla da yetinmedik tabii. Sonra da "acaba 1 sinema bileti ne ile eşdeğer?" ona bakalım dedik. Ortaya enteresan bir tablo çıktı.



İstanbul Berlin Londra NewYork Paris
kaç kere otobüse biniliyor 7.69 3.48 3.33 5.77 6.18
kaç ekmek alınıyor 15 8 9.98 4.33 6.99
kaç kg peynir alınıyor? 1.07 1.33 1.37 1.18 0.74
kaç kutu bira alınıyor? 3.75 13 6.67 6.49 6.99
kaç kahve içiliyor? 2.73 4 4.17 3.54 3.5







Moskova Budapeşte Varşova Stockholm
kaç kere otobüse biniliyor 12 4.69 7.13 3.67
kaç ekmek alınıyor 13.44 7.52 8.31 5.24
kaç kg peynir alınıyor? 1.12 1 1.07 1.37
kaç kutu bira alınıyor? 8.41 7.52 8.31 7.33
kaç kahve içiliyor? 2.24 4.28 3.13 3.67

Uzatma Dakikaları olarak Türkiye'de sinema biletinin kesinlikle pahalı olduğunu düşünüyoruz. 70 milyonu aşkın bir nüfusumuz var, ancak bir yılda satılan bilet sayımız 40 milyon dolaylarında. Bunu önümüzdeki 5 yıl içinde 2 katına çıkarma gibi bir hedefimiz olmalı. Akıllı bilet uygulamaları, öğrenciler ve yaşlılar için aylık abonman uygulamaları vs. ile sinemaya gitme alışkanlığını arttırma yolunda mutlaka çaba göstermemiz gerekiyor. 

Bu arada tablodaki rakamlara bakınca komik şeyler de görüyor insan:

- Bizim memlekette ekmek hala ucuz. Bu Osmanlı'dan beri uygulanır. "Millete ne yaparsan yap, ama ekmeği ucuz tut" politikası.
- İçkiye vergi koyma olayını amma da abartmışız. Biranın anavatanı ise kesinlikle Almanya!..
- Bu yazıda incelenen şehirler içinde satın alma gücü - bilet fiyatı dengesine göre sinema biletinin en ucuz olduğu şehir NewYork, en pahalı olduğu yer ise Moskova olarak görünüyor.
- En ucuz dometesi İstanbul'lular yerken en pahalı otobüs bileti Londra'da. Peynir Paris'de niçin bu kadar pahalı, onu çözemedim!...



Kaynakça:
-The Economist 'The World in 2013'
-www.numbeo.com



24 Aralık 2012 Pazartesi

2012 Eurimages performansımız


 
11-13 Aralık'da Dubai'de düzenlenen son Eurimages toplantısında 17 proje toplam 5.87 M. Euro ile desteklenirken, Türkiye'den de Tayfun Pirselimoğlu Ben O Değilim (I am not him) adlı Türkiye-Almanya-Fransa-Yunanıstan ortak yapımı projesiyle 150.000 Euro tutarında destek aldı. 

Bu toplantıda desteklenen projeler arasında Fransa ve Almanya sekiz projeyle ilk sırayı paylaştılar.
 
Böylece 2012 yılında Eurimages'dan destek alan projelerimiz şunlar oldu:

Ölümsüzlük Suyu (Fountain Of Youth)
Yön: Serkan Zelzele
Destek Tutarı: €220 000
Ortak Yapımcılar:
PROGEM (Türkiye)
SMIT & JANSEN (Hollanda)

Ben O Değilim (I Am Not Him) 
Yön: Tayfun Pirselimoğlu
Destek Tutarı: €150 000
Ortak Yapımcılar:
ZUZI FILM LTD (Türkiye)
BREDOK FILM PRODUCTION (Almanya)
ARIZONA PRODUCTIONS (Fransa)
BAD CROWD (Yunanistan)

Şarkı Söyleyen Kadınlar (Singing Women)
Yön: Reha Erdem
Destek Tutarı: €250 000
Ortak Yapımcılar:
ATLANTIK FILM YAPIM (Türkiye)
BREDOK FILM PRODUCTION (Almanya)
KMBO PRODUCTION (Fransa)

Mavi Dalga (The Blue Wave)
Yön: Merve Kayan - Zeynep Dadak
Destek Tutarı: €110 000
Ortak Yapımcılar:
BULUT FILM / FENA FILM (Türkiye)
RIVA FILMPRODUKTION Gmbh (Almanya)
FAMILY AFFAIR FILMS (Hollanda)

Yozgat Blues
Yön: Mahmut Fazıl Coşkun
Destek tutarı: €160 000
Ortak Yapımcılar:
HOKUS FOKUS FILM (Türkiye)
ARDEN FILM (Almanya)


23 Aralık 2012 Pazar

Yabancı Film Oscarlarında ilk 9 belli oldu


Yabancı Film Oscarı için ilk 9 aday film belli oldu. Yabancı film Oscar ödülü için şansı halen devam eden 9 film:

AMOUR - Michael Haneke (Avusturya)
WAR WITCH - Kim Nguyen (Kanada)
NO - Pablo Larraín (Şili)
A ROYAL AFFAIR - Nikolaj Arcel (Danimarka)
THE INTOUCHABLES - Olivier Nakache ve Eric Toledano (Fransa)
THE DEEP - Baltasar Kormákur (İzlanda)
KON -TIKI - Joachim Rønning ve Espen Sandberg (Norveç)
BEYOND THE HILLS - Cristian Mungiu (Romanya)
SISTER - Ursula Meier (İsviçre)

Listede maalesef yokuz. Zaten Türkiye daha önce sadece 1 kez ilk 9'a kalmayı başardı. Tarihimizde hiç final 5'e kalamadık. Bu listedeki Şili, İzlanda, Norveç, Romanya, İşviçre gibi endüstriyel hacmi bizden ilerde olmayan ülkelerin de olduğunu görünce insan haliyle biraz hayıflanıyor.

Bir zamanlar Eurovision'da da hep sıfır çekerken çalışıp didinip şeytanın bacağını kırmıştık. Umarız yakın gelecekte Oscar'da da bunu yaşarız. 





 



21 Aralık 2012 Cuma

Festival filmlerimizin box office sorunsalı


Uluslararası festivallerde boy gösteren ve ödüller alan filmlerimizin vizyona girmekte oldukça zorlandığı bir gerçek. Öte yandan anlı şanlı yönetmenlerimizin filmleri bile gerek ulusal gerekse uluslararası festivallerden ödüllerle dönmesine rağmen vizyonda izleyiciden gereken ilgiyi göremiyor ne yazık ki.

Peki festival filmi yada auteur film demek acaba kendi ülkesinde seyircinin ilgi göstermediği, salon bulmakta zorluk çeken, televizyona satabilmek için yapımcısının adak adaması gereken film mi demek acaba?

Bu sorunu analiz edebilmek için bizim top yönetmenlerimizin bazıları ile diğer  ülkelerden bazı auteur yönetmenlerin "kendi ülkelerindeki" gişe performanslarını USD cinsinden karşılaştırdık.

Bunu yaparken de elden geldiğince değişik ülkelerden örnekler bulmaya çalıştık. Elbette her ülkeye ait verileri elde edemedik, ama biraz olsun bir analiz yapmaya imkan verecek bir yerdeyiz.


OUTRAGE BEYOND - Takeshi Kitano  16.185.000 USD (Japonya)
HABEMUS PAPAM - Nanni Moretti 8.270.000 USD (İtalya)
THE SKIN I LIVE IN Pedro Almodovar 6.289.102 USD
WE NEED TO TALK ABOUT KEVIN Lynne Ramsay 3.208.610 USD (İngiltere)
REALITY - Matteo Garrone 2.556.774 USD (İtalya)
BARBARA - Christian Petzold 2.125.000 USD  (Almanya)
LE HAVRE - Aki Kaurusmaki 1.422.000 USD - (Finlandiya)
THE KID WITH A BIKE - 948.253 USD J.P Luc Dardenne (Belçika)
WUTHERING HEIGHTS - Andrea Arnold  895.427 USD (İngiltere)
MELANCHOLIA - Lars Von Trier 845.000 USD (Danimarka)
FAUST - Alexandre Sokurov 282.000 USD (Rusya)


Türkiye'deki duruma kısaca bakacak olursak:


BİR ZAMANLAR ANADOLU'DA - N. Bilge Ceylan  896.600 USD
YERALTI - Zeki Demirkubuz 289.000 USD
ARAF  Yeşim Ustaoğlu 208.940 USD
BAL Semih Kaplanoğlu 164.799 USD


Dağıtımla ilgili tüm masrafları dağıtımcıların üstlendiği ve farklı bölüşüm modellerinin olduğu uluslararası arenadan farklı olarak Türkiye'de kopya ve tanıtım giderlerinin tümünün yapımcıya ait olduğunu söyleyelim. Bu durumda da bizim rakamlarımız daha dramatik bir durum arz etmeye başlıyor.

Bu rakamlar elbette başka şeyler de söylüyor. Ülkemizde tartışması süren sanat filmi, gişe filmi, festival filmi vs gibi havanda su döven tartışmaların bir çıkmaz sokak olduğunu düşünüyoruz. Dikkat edilirse auteur oldukları su götürmez kimi yönetmenlerin filmlerinin kendi ülkelerindeki gişe rakamları ve popülerlikleri hiç de yabana atılır gibi değil.

Anlaşılan o ki festivallerde boy gösteren ve ödüller alan bir auteur filmi gişede de başarılı olabiliyor. Dolayısıyla herhangi bir festival filmi sadece sanatsal kaygıyla yapılmış bir film anlamına gelmeyebilir. Haliyle sanat yapma kaygısı güden her film de makbul ve iyi film demek değil. Sinemamızda izleyici hedefi olan, bunu önemseyen, bu hedefi elde etmenin yollarını araştıran bir yönetmen sinemamızın  olması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca son dönemlerde kimi yönetmenlerimizin seyirciyle buluşabilme anlamında gösterdiği ekstra çabalar bir nebze de olsa karşılığını bulmuş görünüyor.

Sinema endüstrisi gelişmiş ve pazarı büyüyen bir ülkenin sinemasında sadece ticari filmler değil, auteur film yapan kişiler de önemli mevziler elde edebiliyor. Yukardaki rakamlar bunun ispatı. Yeter ki sinema ile ilgili politikaları doğru kurup yönetelim ve sektördeki üretimle ilgili altyapıyı ve hukuki çerçeveyi doğru çizelim.

Uzatma Dakikaları "iyi yapılmış bir film izleyicisini bulur" prensibine inanıyor. Aksi takdirde zaten maç bitmiş demektir!...





Kaynaklar:
Screen International
Antrakt Sinema Box Office Reports

15 Aralık 2012 Cumartesi

Festival filmi vs. Popüler Film 1


Son dönemde medyada çok yer bulan "festival filmi" ve "popüler film" tartışma ve kamplaşmasına Uzatma Dakikaları olarak biz de dahil olalım ve olaya başka bir açılım getirelim istedik.

Festival filmi nedir? Popüler film nedir? Hangi tarz filmler makbuldur? vs. gibi mevzulara girmek değil niyetimiz. Sadece tartışmalara temel oluşturabilecek ve tezimizi destekleyecek sayısal kanıtlar elde etmeye çalıştık. 
 
Festival filmleri kategorisinde dünyada nasıl bir durumdayız görebilmek için şöyle bir festivallere göz atalım dedik. Elbette dünyada irili ufaklı binlerce festival var. Biz değerlendirmemizi son beş yılda (2008-2012), üç büyük festivalin (Berlin, Cannes ve Venedik) ana yarışma bölümlerinde yer alan filmlerin ülkesel dağılımına bakarak yaptık ve aşağıda gördüğünüz "festivaller tablosu" oluştu. 

Tabloyu incelediğinizde şu sonuçları çıkarabiliriz:
  • Türkiye bu tabloda son beş yılda yer alan beş filmiyle ilk 15 ülke arasında yer alıyor. Buna kötü denemez, ama yeterli de değil ve daha üst basamaklara çıkmak gayet mümkün görünüyor. Bu konuda da özellikle genç kuşak yapımcı, yönetmen, senarist ve oyunculara iş düşüyor.   
  • Tabloda zirvede yer alan ülkeler aynı zamanda sinemanın ticari olarak da başarılı olduğu ülkeler. Demek ki bir ülke sinemasının festivallerde boy göstermesi ile sinema sektörünün gelişmişliği ve ticari sinemasının başarısı arasında doğru orantılı bir ilişki var. 
  • Listede yer almayan Mısır ve Hindistan gibi sinema geleneği olan, ağırlıklı olarak yerel pazarlarına yönelik ticari filmler üreten ve uluslararası festivallerde pek varlık gösteremeyen modeller de var. Bu da bana tüm yetenekli futbolcuları kendi liginde oynayan 80'li yıllar Türkiye'sini hatırlatıyor.  Yani biraz demode ve manasız bir durum.
Uluslararası festivallere seçilebilmek bir filmin sadece sanatsal içeriği ile mümkün olmuyor. Bu seviyede bir festivalde yer alabilmek bir ülke sinemasının zanaat anlamında da belli bir yetkinliğe ve altyapıya ulaştığının kanıtı. Bir ülke sinemasının uluslararası arenada görünür olmasının uluslararası fonlara erişebilmek, yabancı ortaklarla işbirliğine gidebilmek ve belki de en önemlisi, filmlerimizin başka ülkelerde de dolaşıma girebilmesi gibi ciddi artıları var.

Uzatma Dakikaları'nın diyeceği şudur; sanat sineması ve ticari sinemanın birlikte sağlıklı olarak var olabildiği bir sinema endüstrisi "herkesin kazandığı" bir sinema ikliminin varlığına işaret eder.

Bu yazının devamı niteliğinde olacak ikinci yazımızda da karşılaştırmalı olarak ülkelerin ticari filmlerine göz atacağız.

2008-2012 Festivaller Tablosu
Sıra Ülke Film sayısı
1 Fransa 52
2 ABD 49
3 İtalya 27
4 Almanya 21
5 İngiltere 13
6 Japonya 12
7 Çin 10
8 G.Kore 8
9 İsrail 8
10 Danimarka 8
11 Rusya 7
12 İspanya 7
13 Avusturya 7
14 Kanada 5
15 Türkiye 5
16 İran 4
17 Meksika 4
18 Macaristan 4
19 Arjantin 4
20 Belçika 4

12 Aralık 2012 Çarşamba

Fransa doğru model mi?

Sinema sektörümüz niçin Fransız sistemine İmrenir?

Sektörümüz temsilcileri Fransa'nın resmi sinema kurumu olan CNC ile son 2 yıldır teşrik-i mesai halinde. Bu mesai meslek birlikleri temsilcilerinden oluşan bir heyetin Fransa'da CNC'yi yerinde ziyaret etmesiyle başladı. Heyet bu gezisinde çeşitli incelemelerde bulundu, gözlemler yaptı, çeşitli notlar aldı. Amaç sinema alanında bir destek cenneti olan Fransa'dan deyim yerindeyse feyz alma. Model arayışındaki ülkemiz sinema sektörü için CNC bir model olabilir miydi acaba?
Hemen söyleyelim, bizce Türkiye'nin sinema sektörü için CNC'yi model alma gayreti ünlü teknik direktörümüz Yılmaz Vural'ın  Elazığspor'a Barcelona'nın 4-3-3 modeliyle futbol oynatma çabasıyla eşdeğer!... Niçin mi? İşte konuyla ilgili yorumlarımız.

Fransa gerek ulusal sinemasının üretim kapasitesi, gerekse bu filmlerin izlenme oranı olarak Avrupa'da çok özel bir yere sahip. CNC'nin dev bütçesi Fransızların "sinemayı bir icat ettik" iddiasıyla birleşince ortaya çıkan manzara da bu oluyor haliyle.
Dev bütçeden kastımız ne peki? 2010 rakamlarıyla konuşursak CNC'nin sinemaya aktardığı destek 754 milyon Euro! (aynı yıl bizim bakanlığın destek tutarı 4.5 milyon Euro idi). Yani ciddi bir yaklaşım farkı var, bu bir...

Marketin büyüklüğü de farklı bir boyutta. Fransa'da 2011 yılında toplam  215 milyon bilet satılmış. 2010'da vizyona giren toplam film sayısı 575. Aynı yıl üretilen 270 Fransız filminden 20 tanesi 1 milyon seyirciyi, 35 tanesi de 500.000 seyirciyi geçmiş. (Bizdeki 2010 rakamları: toplam bilet 41 Milyon, vizyona giren toplam film 247, vizyona giren yerli film 66 adet. 1 milyon üzeri seyirci toplayan 6 Türk filmi varken 500.000 seyirci üstü toplayan film sayımız ise 5), bu da iki...
Fransa tam bir orta sınıf cenneti. Bir diğer deyişle halkın sinemaya gidecek kültürel altyapısı ve ekonomik alım gücü var. Fransızlar sadece Fransız filmi seyretmiyorlar. Dünyanın pek çok yerinden gelen filmler de Fransız izleyicisi ile buluşabiliyor. 2010 yılında Fransız ve Amerikan filmi olmayan 161 film vizyona girebilmiş mesela. (Bu arada belirtelim; bir Türk filmin dağıtım haklarının 50.000 Euro para ettiği tek pazar Fransa'dır herhalde)

Hoş Fransa'da sinema sektörü sadece CNC'nin verdiği paralarla ayakta durmuyor. Küçük büyük tüm Fransız filmleri için geçerli olan ve vizyona giren, tv'de gösterilen, festivale seçilen, ödül alan vs her filmin yapımcısı topladığı başarı puanıyla sonraki filmlerinde kullanılmak üzere otomatik desteklere hak kazanıyor.


Televizyon kanallarının yıllık cirolarının belli bir yüzdesini senaryo aşamasında sinema filmine yatırmasını şart koşan kanun var.(örneğin bizim Türk Filmlerinin bazılarına da senaryo aşamasında Arte kanalı ortak yapımcı oldu)

Sadece sinema filmlerine yatırım yapan yatırım fonları,
Sinema projelerinin nakit akışını sağlayan özelleşmiş bankalar

Ve tabii bunları mümkün kılan yasal düzenlemeleri var, bu da üç...

Unifrance'dan falan bahsetmeyelim bile.

Kısacası sadece başvuran projelere yılda 2 kere toplanıp para dağıtan bir sistemden değil, sinemayı gerek kültürel gerekse ekonomik anlamda ciddi bir faaliyet alanı olarak gören bir anlayıştan bahsediyoruz.

Dolayısıyla Uzatma Dakikaları olarak naçizane önerimiz böyle dev bir modeli anlamsızca kovalayıp ümitsizliğe düşmek yerine daha dişimize uygun ve bize yol gösterebilecek örnekleri (mesela Avusturya son yıllarda 2 kere finale kalıp 1 kez yabancı film oscarını kazandı, İsrail son 5 yılda tam 4 kez yabancı film oscarında finale kalan filmler üretiyor) dikkate almak.

Bu ülkelerin modellerini de inceledik, yakında Uzatma Dakikaları'nda detayları paylaşacağız efendim.

5 Aralık 2012 Çarşamba

Televizyonda film izleme imkanımız kaldı mı?


Bu aralar bir televizyon dizisi ve onun tarihi karakterleri üzerinden şiddetli bir tartışma gündemi yaşıyoruz. İşe ecdadımızdan girdik, sanatsal özgürlükten çıktık. Biz de tam da bu noktada fırsat bu fırsat diyerek en iç kulvara dalıp olaya farklı bir perspektif getirelim dedik. Kanal kanal gezdik, köşe bucak sinema filmi aradık. Mevcut  manzara bu sığ tartışmaların  oluştuğu iklimi anlatıyor.
3 Kasım - 9 Kasım 2012 tarihleri arasında en çok seyredilen 5 ulusal kanalın (Kanal D, Show TV, ATV, FoxTv, TRT1) haftalık programlarına baktık. Sabah istiklal marşıyla açılıp sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden bir süre içinde hangi kanal kaç adet dizi/sitkom, kaç adet sinema filmi yayınlıyor bir görelim istedik.

İçinde bulunduğumuz bu bir haftalık sürede kanalların yayınladığı dizi/sitkom kuşağı sayıları şöyle:

ATV: 60 dizi
TRT1: 54 dizi
Kanal D: 47 dizi
Fox Tv: 40 dizi
Show TV: 23 dizi


Peki aynı dönemde bu kanallarda yayınlanan sinema kuşağı adedi kaç adet?

ATV: 0  (yanlış yazmadım, siz de yanlış görmediniz!)
TRT 1: 15 (13 yabancı, 2 yerli film)
Show: 11 (3 yabancı film, 8 yerli film)
Kanal D: 6 (4 yabancı, 2 yerli film)
Fox: sadece 1 yabancı film

İlginç bir not olarak TRT1'de tüm hafta boyunca yayınlanacak iki yerli filmin "Salak Milyoner"  ve "Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor" olduğunu söyleyelim. Her ne kadar Yahşi Batı, Kolpaçino vb popüler filmler olsa da Show TV prime time da film yayılayan tek tv kanalı durumunda.
 Bu kadar dizi yayınlanmasının ekonomik mantığı da var. Gün boyunca yayınlanan diziler için kanallar ayrıca bir para ödemediği için bu kanallar için bedava içerik anlamına geliyor. Ayrıca dizileri kaçırmış olanlar seyredemedikleri bölümleri daha sonra gün içinde tekrar seyretme imkanı buluyor, böylece de diziye sadık izleyiciler yaratmak anlamına geliyor. 


"Böyle bir konuyu niçin tartışıyoruz?" diyenlere son sözümüz, bu hale gelmiş bir televizyon mecrasında tartışma konusu da haliyle bu olur!...

Uzatma Dakikaları iftiharla bilginize sunar!...








3 Aralık 2012 Pazartesi

Proje geliştirme dosyanız

Herhangi bir ortamda "benim bir sinema projem var" diyorsanız bu projenizi bir dosya olarak sunabilecek durumda olmanız gerekir.  Bir film projesinin geliştirme dosyasının olmazsa olmaz bileşenleri;
  1. Sinopsis
    Dosyasının en önemli unsurudur. Sinopsis muğlak ve meraklandırıcı ifadeler barındırmamalı, okuyan kişi filmin konusunu, hikayenin nasıl gelişip sonlanacağını açık bir şekilde anlayabilmelidir.

  2. Yazar – Yönetmen – Yapımcı görüşü
    Senaryonun hangi unsurlara değineceği, dramatik unsurları, bakış açısı; yönetmenin nasıl bir bakış açısıyla yaklaştığı ve filmin hangi görsel unsurları içereceği; yapımcının hangi motivasyonlara sahip olduğu, projenin hedef kitlesi, pazarlama stratejileri gibi detayları içerir.

  3. Proje Geliştirme Takvimi
    Tretman yazımı ne zaman bitecek? Senaryo ilk draft ne zaman yazıma başlayacak? Senaryonun yazımı aşamasında mekan gezileri, araştırmalar ne zaman ve nerelere yapılacak?

  4. Geliştirme bütçesi
    Proje geliştirme bütçesi takvimde yer alan işlemlerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli parasal miktarı ve bunun detaylarını içeren bir bütçedir.
  5. Finans Planı
    Geliştirme bütçesinin nasıl finanse edilmesi planlanıyor? Finans planı bunun bilgisinin yer aldığı tablodur. Başvurulacak fonlar, sponsorlar, yardım ve destekler, yapımcının yatırımı, varsa ödüller vs bu planda belirtilmelidir.

  6. CV ve Filmografi’ler
    Burada yazar, yönetmen, yapımcı ve yapım şirketinin özgeçmişleri ile daha önce yaptığı işlere ait detaylar yer alır.
  7. Görseller
    Yazılı unsurları destekleyici fotoğraflar, konuyla ilgili görseller, varsa videolar, yönetmenin  önceki filmlerinin DVD’leri proje geliştirme dosyasının önemli bir bileşenidir.








2 Aralık 2012 Pazar

Avrupa Sinematografik Ortak Yapım Anlaşması


Türkiye'de sinema alanındaki ortak yapımlar 1994 yılında yürürlüğe giren Avrupa Sinematografik Ortak Yapım Anlaşması çerçevesinde gerçekleştiriliyor.

İşte 9 madde'de Avrupa Ortak Yapım Anlaşması'nın ana unsurları:

1) Avrupa Konseyi Üyesi ve Avrupa Kültürel İşbirliği Sözleşmesi’ne taraf ülkeler bu anlaşmadan faydalanabiliyorlar.

2) Anlaşma kapsamındaki ortak yapımlar en az 3 ortak yapımcı içermek zorunda.

3) "Sinemalarda gösterilmek üzere" tasarlanmış uzun metrajlı film, animasyon ve belgesel projeleri bu anlaşmadan yararlanabiliyorlar.

4) Bu anlaşma kapsamındaki eserin ortak yapımcılarının her biri ortak yapımcı ülkelerin ulusal filmlerine sağladığı tüm menfaatlere hak kazanırlar.

5) Esere ortak olan her bir ülkenin katkısı %10’dan az, %70’den fazla olamaz.

6) Her bir ortak yapımcıya filmin negatif orjinali üzerinde "ortak sahiplik" garantisi verilir.

7) Eserin üretiminde ortak yapımcı tüm ülkelerin etkin teknik ve sanatsal katılımı gerekir.

8) Ortak yapımda görev alan ekip ve ekipmanın prodüksiyon veya post prodüksiyonla ilgili olarak ikamet ve girişlerine ait kolaylıklar sağlanır.

9)Filmin ortak yapım olduğu ibaresi filmin jeneriğinde, reklam, tanıtım ve promosyon malzemelerinde açık bir şekilde belirtilir.

EFA 2012 ödülleri sahiplerini buldu



Avrupa Film Akademisi (EFA) ödülleri dün gece Malta'da verildi. Ödüllerde Haneke damgası vardı.

En iyi film 2012:
AMOUR
France / Germany / Austria, 127 dak.
Yazan & yöneten Michael Haneke
Yapımcılar Margaret Menegoz, Stefan Arndt, Veit Heiduschka & Michael Katz

En iyi yönetmen 2012:
Michael Haneke AMOUR

En iyi kadın oyuncu 2012:
Emmanuelle Riva AMOUR

En iyi erkek oyuncu 2012:
Jean-Louis Trintignant AMOUR


En iyi senaryo 2012:
Tobias Lindholm & Thomas Vinterberg JAGTEN (The Hunt)

Carlo Di Palma görüntü yönetmeni 2012:
Sean Bobbitt SHAME

Kurgu 2012:
Joe Walker SHAME

Yapım tasarımı 2012:
Maria Djurkovic TINKER TAILOR SOLDIER SPY

Özgün Müzik 2012:
Alberto Iglesias TINKER TAILOR SOLDIER SPY


Keşif 2012 – FIPRESCI ödülü:
KAUWBOY filmiyle Boudewijn Koole (Hollanda)

Belgesel 2012:
HIVER NOMADE (Winter Nomads) Manuel von Stürler (İsviçre)

EFA uzun metraj animasyon 2012:
ALOIS NEBEL filmiyle Tomáš Luňák (Çek Cum. / Almanya / Slovakya)

EFA kısa film 2012:
SUPERMAN, SPIDERMAN OR BATMAN  Tudor Giurgiu, Romanya

Ortak Yapım 2012 - EURIMAGES ödülü:
Helena Danielsson, İsveç

Başarı ödülü 2012:
Helen Mirren, İngiltere

EFA yaşam boyu başarı ödülü:
Bernardo Bertolucci, İtalya

İzleyici Ödülü 2012:
HASTA LA VISTA (Come As You Are) filmiyle Geoffrey Enthoven

29 Kasım 2012 Perşembe

Film yapımcısı ne "yapar"?

 

Sektörde en çok karşılaştığımız sorulardan biri de "senarist senaryo yazıyor, yönetmen filmi çekiyor, peki yapımcı ne yapıyor?" şeklinde ifade edilebilir.

Ülkemizde yapımcı denildiğinde herkesin kafasında üç aşağı beş yukarı "para babası" bir adam şekillenir.

Uzatma Dakikaları'na göre "yapımcı" demokrasilerdeki kuvvetler ayrılığı prensibinden hareketle yasama=senarist, yürütme=yönetmen ve yargı= yapımcı benzetmesiyle ifade edilebilir.

Tam da bu noktada sanırız yapımcının film üretim sürecinin farklı  aşamalarında ne iş gördüğünü yazarak anlatmak doğru bir yol olacak.

Bir film yapımını 5 ana evreye ayırabiliriz.
1. Proje seçme
2. Geliştirme
3. Finansman
4. Prodüksiyon – Post Prodüksiyon
5. Gösterim - Pazarlama – Satış

Gelin bu aşamaların her birinde yapımcının görev ve sorumluluklarına bir göz atalım.
1 - Proje Seçme
Yapımcı'nın üzerinde çalışacağı film projesi ile ilgili seçim yaptığı süreçtir. İyi bir yapımcı proje seçerken hedefleriyle bu seçimini gerekçelendirir. Ticari potansiyeli olan bir proje mi olacak? Yoksa uluslararası prestij kazandıracak bir proje mi? Yada yetenekli bir genç yönetmenle birkaç filmlik bir kontrat mı? vb. Bu seçim yapımcının kendisine gelen, okuduğu projeler arasından ve/veya bir proje havuzundan yapılan seçimle olabileceği gibi tamamen kendine ait bir fikir/hikayeyi yazdırması suretiyle de olabilir. Bu aşamada yapımcı genel olarak sektörde hangi projelerin yapılıp hangi projelerin yapılmayacağına karar veren bir “filtreleme” işlevine sahiptir.

2 - Proje Geliştirme
Proje seçme senaryo, tretman ve hatta okunan bir sinopsis üzerinden bile olabilir. Bunun dışında da doğal olarak fikir sahibiyle (yazar ve/veya yönetmen olabilir) çeşitli sohbetler, tartışmalar ve fikir alışverişleri sonucu birlikteliğin çerçevesi çizilir. Tam da bu aşamada “proje geliştirme” dediğimiz süreç başlar. Bu süreç yukarda belirtilen hususların (yazılı ve sözlü unsurlar) bir proje paketi haline getirilerek üçüncü şahıslara sunulur hale getirilmesi aşamasıdır. Proje geliştirme sürecinde yapımcı bu proje paketini ulusal ve uluslararası karar vericilere açar ve bu suretle proje için finansman, senaryo için danışmanlık, proje hakkında genel görüş ve kanaatleri toplamaya çalışır. Bu aşamanın sonucunda elde edilen geri bildirim olumlu ise yapımcı projeyi sonraki aşamaya taşır, aksi takdirde projeyi bu aşamada sonlandırır.

3. Finansman
Finansman süreci projenin gerçekleştirilmesi için gerekli olan toplam bütçenin hesaplanması ve bu bütçenin bulunması konusunda olası kaynakların dökümünü içeren bir "finans planının" hazırlanması ile başlar. Finans planı her projenin niteliğine göre farklılıklar gösterir. Ticari bir projenin finansman modeli ile ilk yönetmen filminin finansman modeli doğal olarak farklıdır. Bunlara ek olarak  ortak yapımcı(lar)a ihtiyaç var mı? Yapım takvimi ne? gibi sorular da finansman sürecinin ana eksenini oluşturur.

Yapımcı bu süreçte finansman planını hazırladıktan sonra bu kaynakların elde edilebilmesi için gerekli faaliyetleri yürütür. (fon başvurularının yapılması, sponsor ve ortak yapımcılarla görüşmeler vs.). Tüm film sürecinin en yoğun ve zahmetli kısmı genelde finansman sürecidir ve çeşitli stratejik kararlar gerektirir. Nakit akışı mevcut proje takvimini sıkıntıya sokmayan bir durumda mı? Bütçede açık veya finanse edilemeyen bir kısım var ise hangi kalemler ne şekilde azaltılabilir? Projenin finansman sürecini uzatmak mı yoksa özkaynak yatırımı yapmak mı gerekiyor? vs..

4. Hazırlık – Prodüksiyon – Post Prodüksiyon
Finansman sürecinin sona ermesinin ardından ön hazırlık süreci başlar. Ön hazırlıkta yapımcı tarafından filmin haftalara bölünmüş nakit akışı oluşturulur, ekip ve ekipman ile ilgili görüşme ve anlaşmalar yapılır, sözleşmeler imzalanır. Prodüksiyon sürecinde yapımcı filmin çekim sürecinin oluşturulan bütçe ve nakit akışı ile uyumlu gerçekleşip gerçekleşmediğini, çekimlerin çekim takvimi doğrultusunda devam ettiğini gözlemler. Post prodüksiyon sürecinde ise yürütülen teknik işlemlerin filmin takvimi ve bütçesi dahilinde gerçekleştirilmesini gözetir. Filmin önceden belirlenmiş bir vizyon tarihine yetiştirilmesi, yaklaşmakta olan önemli bir festivalin başvuru ve/veya gösterim tarihine yetiştirilmesi gibi unsurlar burada devreye girir. Bu süreç daha önce alınan finansman kararlarına bağlı olarak filme ek mali kaynak yaratmak için gerekli faaliyetlerin yürütülmesi çalışmalarını da içerebilir.

5. Gösterim - Pazarlama – Satış
Bu süreç yapımcının filmin ticari faaliyete konulması için gerekli faaliyetleri yürüttüğü süreçtir. Filmin nerede, nasıl, kime sunulacağı ile ilgili kararların alındığı bu süreçte yapımcı çeşitli kararlar verir ve bu kararlar ile ilgili işlemleri yürütür, sözleşmeleri imzalar. Film hangi festival veya festivallerde gösterilecek? Hangi satış şirketleri (sales agent) ile irtibat kurulacak? Hangi dağıtım şirketi ile anlaşılacak? Hangi tarihte gösterime girecek? Nasıl bir tanıtım stratejisi izlenecek? Hangi televizyon kanalları ile görüşülecek? Vs.

Burada yazılanlardan anlaşılacağı üzere yapımcı film üretimi sürecinde en uzun mesaiye sahip kişidir. Film yapım sürecinin karar verici organıdır. Deneyimli bir yapımcı çok fazla sayıda stratejik kararı çabuk verebilen kişidir. Bu kararların doğruluk oranı deneyim ve bilgi birikimiyle doğru orantılı olarak artar.

Yazının sonunda umarız okuyucunun gözünde "film yapımcısı" konusu netleşmiştir. Dikkat ederseniz film yapımcısı olarak özellikle vurguluyoruz. Çünkü reklam yapımcısı ve televizyon yapımcısı gibi diğer dallardaki yapımcıların görev ve sorumlulukları farklılık gösterir.








9 Kasım 2012 Cuma

Uluslararası fon başvuruları için 7 altın kural







Son zamanlarda projesi olan arkadaşlarla yaptığımız sohbet ve konuşmalarda şöyle durumlarla karşılaşıyoruz: "bu ayın 10'unda falanca fonun başvurusu vardı, oraya yolladım, önümüzdeki ayın 4'ünde de filanca fonun başvurusu var oraya göndereceğim proje dosyamı. Eurimages'ı da düşünüyorum" vs. vs.

Bu tarz bir nevi "iş başvurusu" yapar gibi, projenin hangi aşamada olduğuna, neye ihtiyaç olduğuna, başvurulan fonun nasıl projelere destek verdiğine bakmaksızın yapılan bu otomatik ve baştan savma başvurularla ciddi bir ilerleme kaydetmek ne yazık ki mümkün değil. Sinema zorlu olduğu kadar ciddi de bir uğraştır. Dolayısıyla bu süreci profesyonel bir tavırla yürütmek gerekiyor.

İşte uluslararası fonlardan medet uman sinema projesi sahipleri için bazı altın kurallar:

1) Gerek başvuru aşamasında, gerekse başvuruyu takip eden süreçlerde en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm fonların ciddi ciddi yazma, çizme, hesaplama ve raporlama yükümlülükleri var. Bu işleri de birisinin üstlenmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu süreci takip edecek deneyimli veyahut hevesli, ama mutlaka yapımcı pozisyonunda birilerinin olması şart.

2) Unutmamak gerekir ki projenize Türkiye'den bir unsur eklemeniz çok önemli. Bu Bakanlık fonu olabilir, projeye destek sözü veren bir kurum kuruluş veya sponsor olabilir. Böylece projenizin kendi ülkesinde de birtakım kişi ve kurumlarca desteklenen bir proje olduğunu göstermiş oluyorsunuz. Hiçbir yerli unsur olmaksızın doğrudan uluslararası bir fona başvurmanız reddedilme ihtimalini arttıran bir unsurdur. 

3) Projenizin neye ihtiyacı var? Senaryo doktorları ile çalışma anlamında bir yazım desteğine mi? Projeyi geliştirmek için finansal desteğe mi? Yoksa yapım için ortaklar bulmaya mı? Bunların hepsi için ayrı ayrı fonlar, platformlar ve destekler mevcut. Özellikle ortak yapımcı bulmak amacıyla katılacağınız platformlarda çok detaylı sorularla karşılaşabilirsiniz. Onun için projenizin neye ihtiyacı olduğunu çok çok iyi bilmeniz gerek.


4) Başvurduğunuz fonlardan daha önceki dönemlerde hangi tür projeler destek almış? Türkiye'den daha önce hangi projeleri desteklemişler, bunu da mutlaka önceden araştırın. Eğer mümkünse bu kişilere başvuru öncesinde danışın.


5) Proje dosyanızda eksiklik olması durumunda çoğu zaman bir daha başvuru şansınız olmadığını asla unutmayın. Kimsenin bir projeyi veya senaryoyu birden fazla kez okuyacak zamanı ve enerjisi yok. Dolayısıyla dosyanızı mümkün olduğunca eksiksiz hale getirip yollayın.


6) Dosyadaki tüm belgelerin çok iyi bir ingilizceyle ve profesyonel görünen bir formatta olmasına özen gösterin. "Google translation" yada "ingilizce bilen yakın arkadaşlar" gibi opsiyonlardan medet ummayın. Çeviri için mutlaka zaman ve para ayırın.


7) Asla yalan söylemeyin, palavra sıkmayın ve tutamayacağınız vaadlerde bulunmayın. Uluslararası fon yöneticilerinin Türkiye sinema sektörü ile ilgili bilgileri sandığınızdan çok daha fazladır. Bilmedikleri konularda da telefon edip sorabilecekleri birçok kişiyi tanırlar. Dolayısıyla aslında herkesin bir şekilde birbirini tanıdığı ve yüz yüze baktığı uluslararası camiada en büyük değerin "güvenilirlik" olduğunu unutmayın.