4 Şubat 2020 Salı

Türkiye Sinema Endüstrisinde 2019 Yılına Mikro Bir Bakış



Geleneksel olarak her yılın sonunda sinemayla ilgili endüstriyel değerlendirmeler yapılır. İzleyici sayısı, gişe hasılatı, ortalama bilet fiyatı ve bunların önceki yıllarla karşılaştırılması vs. Nitekim biz de Uzatma Dakikaları'nda zaman zaman böyle değerlendirmeler yaptık.

Her ne kadar bu tip değerlendirmeler endüstrinin makro durumu hakkında bilgi vermek açısından faydalı olsa da rakamların mikro açıdan da değerlendirilmesi oldukça önemli. Bir diğer deyişle 2019 yılında 59 milyon sinema bileti satıldığı, satılan biletlerden toplam 975 milyon TL sinema hasılatı elde edildiği ve ortalama sinema bileti fiyatının 16.45 TL'ye yükseldiği gibi bilgiler bize bazı makro analizleri yapmaya imkan tanıyor:

Satılan bilet sayısı bakımından 2014 yılında 60 milyon, 2017 yılında ise 70 milyon barajını aşan sinema endüstrimiz 2019 yılında satılan 59 milyon bilet ile 2014 yılı seviyesinin gerisine düştü. Bu yıllık düşüşün sebebi kamuoyunda "popcorn krizi" olarak da bilinen ve popüler yerli filmlerin vizyon tarihlerini sonbahara ertelemeleriyle sonuçlanan gelişmelerin payı olduğu iddia edildi. Nitekim 2019 yılında yenilenen sinema yasasında sinema salonlarının promosyonlu bilet satışının yasaklanması bilet sayısının düşmesinde ciddi bir rol oynadı. Ancak 2019 ikinci ve üçüncü çeyrekleri de son 5 yılın en düşük seyirci sayılarıyla geçti. Dolayısıyla yıllık seyirci sayısındaki bu düşüşte ülke ekonomisinde yaşanan daralmanın da payının olduğu bir gerçek. Sonbaharda vizyona giren ve daha önce yüksek seyircilere ulaşan bazı ana akım seri filmlerinin düşük performanslarını da görünce bunun orta vadede kendisini gösterecek içerikle ilgili bir kriz de olabileceği iddiasında bulunabiliriz. 

Düşen bilet satış rakamları ve yeni sinema yasası ile sinema salonlarının reklam sürelerine sınırlama getirilmesi sonucunda sinema salonları gelirlerinde oluşan azalmayı dengelemek için bilet fiyatlarına ciddi oranlarda zam yaptılar. Sayısal olarak ifade edersek, 2018'in son çeyreğinde (Eylül - Aralık) oralama sinema bileti fiyatı 13.30 TL iken 2019 yılının aynı çeyreğinde bu 17.63 TL'ye yükseldi. Ortalama bilet fiyatının %32 oranında artmasıyla sinema salonlarının toplam hasılatı tarihinin en yüksek seviyesi olan 976 Milyon TL'ye yükselmiş oldu.

Reklam sürelerinin kısıtlanması, promosyonlu biletlerin yasaklanmasının yanısıra 2019 yılında vizyona giren filmlerden sinema salonları tarafından alınan VPF (Sanal Kopya Bedeli) uygulaması da son buldu. Sanal kopya bedeli dünyadaki uygulamaların aksine bizde salonların dijitale dönüşümü için değil, bir finansman kalemi olarak kullanılıyordu. Her yıl sinema bileti fiyatının %30 artmayacağını ve birçok AVM'deki salon kiralarının da USD üzerinden ödendiği bilgisini hesaba katarsak 2020 yılında sektörün seyirci bazlı bir büyüme göstermesi şart gibi görünüyor.

Yazının girişinde mikro bir bakış vaadinde bulunmuştuk.     

Vizyona giren film sayısı artmakla birlikte seyirci sayısı aynı oranda artmadığından daha çok sayıda filme daha az seyircinin gittiğini görüyoruz. Sadece düz bir matematikle vizyondaki yerli filmlerin elde ettiği seyirci sayısını vizyona giren film sayısı ile orantıladığımızda bile bu net olarak görülüyor. Bu sene vizyona giren 144 yerli filmden elde edilen seyirci toplamı son 7 yılın en düşük ikinci ortalaması olarak gerçekleşmiş.

Çeşitli ülke endüstrilerinde sektörel analiz yapılırken gişede 20.000'den az bilet satılan filmler dikkate alınır. Bu farklı bazı göstergeleri incelemeyi sağlar. Biz de bu yazımızda bu 20 bin seyirciden az seyirci toplayan filmlerin genel bir analizini yapmak istedik.

Son yıllarda Türkiye'de vizyona giren filmler içinde 20.000'den az seyirci toplayan filmlerin gittikçe artan bir yüzdeye sahip olduğunu gözlemliyoruz. 2019 yılında vizyona giren yeni toplam 406 filmden 241 (%59.36) tanesi 20 binden az seyirci elde etmiş. Yerli filmlere baktığımızda ise 144 filmin 82 tanesi (%56.94) 20 binden az seyirci toplamış. Bir fikir vermek gerekirse, bu oran yerli filmler için 2010 yılında %35, 2015 yılında ise %46 idi. Dolayısıyla gittikçe daha fazla filmin bu 20 bin altındaki banda düştüğünü görüyoruz.

En çarpıcı rakamlardan biri de 20 binden az seyirci toplayan filmlerin ortalama salon sayısına bakınca ortaya çıkıyor. Yabancı filmlerde bu ortalama 64 salon iken yerli filmlerde bu ortalama 77 salona yükseliyor.

Bu rakamları görünce dağıtım sorununun sadece "salon bulma sorununa" indirgenmesinin son derece eksik bir yaklaşım olduğu net bir şekilde görülüyor. Dağıtım sadece sinema salonlarıyla film yapanlar arasındaki bir mesele değil. Dağıtımcıların mutlaka sektörde daha aktif bir rol oynamaları gerekiyor. Sadece finansal anlamda değil, operasyonel anlamda da yapımcıların işin bu kısmını dağıtımcılara terk etmesi gerekiyor. Aksi takdirde görüldüğü üzere bulunan salonlarda kalmak mümkün olmuyor.
Bu anlamda yeni yasada dağıtımcılara yönelik bir desteğin öngörülmemiş olmasını önemli bir eksiklik olarak görüyoruz.

Yine 2019 yılında vizyona giren filmlerden 29 tanesi +18 yaş sınıflandırması aldı. Bu filmler arasında özellikle ANADOLU TURNESİ isimli belgeselin de bulunmasını Uzatma Dakikaları olarak şaşkınlıkla karşıladık. Büyük festivallerde gösterilen ve ödül alan bazı filmlerin bu listede yer aldığını görünce Türkiye'de "Auteur Sinema" nın bir tür "Adult Sinema" olarak algılanmaya başlandığını görüyoruz. (+18 yaş sınıflandırması ile ilgili ayrı bir yazı kaleme almanın zamanı gelmiş)

Tüm bu gelişmelere bakarak 2020 yılının birçok açıdan sancılı bir geçiş yılı olağı görünüyor....