11 Haziran 2014 Çarşamba

Sinema endüstrisinde kdv iadesi bir teşvik midir?

Bakanlık 100. yıl posterlerinden birisi (Cannes standı 2014)

Cannes'deki Türkiye standında yabancı yapımcılar için bir anket formu bulunmaktaydı. Anketteki sorulardan biri "Türkiye'de mevcut katma değer vergisi iadesi (VAT return) uygulaması ülkemizi tercih etmenizde iyi bir teşvik midir?" şeklindeydi.

Daha önce defalarca söylememize ve uyarmamıza rağmen sektörde halen Kdv iadesini sinema teşviği olarak telaffuz etme hatası devam ediliyor.

Tekrar tekrar söylemekten usandık, onun için yazıp kurtulmaya karar verdik.

Kdv iadesi sinema sektöründe bir teşvik değildir. Bir yapımcıya "Kdv iadesi almanız Türkiye'ye gelmenizde etkili olur mu?" demek bir turiste "kdv iadesi alsanız Türkiye'ye gelir miydiniz?" sorusu kadar manasızdır.

Konuyu biraz daha açalım: Türkiye'de yabancı yapımlar için herhangi bir mali destek veya teşvik olmadığından, örneğin bir Almanya - Hollanda ortak yapımı Türkiye'ye çekime geldiğinde, hemen hemen tüm çekim ekibini ve büyük oranda da ekipmanlarını buraya gelirken beraberinde getirmek durumundadır (özellikle finansmandan kaynaklanan harcama zorunlulukları sebebiyle)
Dolayısıyla bu tip prodüksiyonların Türkiye'de yapacakları harcamalar büyük oranda konaklama, yemek gibi saha harcamaları ile çekimde görev alacak çeşitli asistanlar ile sınırlı olacaktır.

- Yemek ve konaklama için Kdv zaten %8'dir.
- Çoğunlukla kayıtdışı çalışan ekibin imzalayacağı gider makbuzlarında ortaya çıkan "2 numaralı Kdv" iade kapsamında bulunmamaktadır.

Bir diğer deyişle Türkiye'ye çekime gelecek 2-3 milyon Euro bütçeli bir Avrupa yapımının yemek ve konaklama ile ilgili harcama tutarının kdv'si toplam bütçenin %1'i gibi bir meblağ tutacaktır. Dünya üzerinde kimse bütçesinin %1'sini geri alacak diye kalkıp bir ülkeye çekime falan gelmez.

Dolayısıyla uluslararası sinema endüstrisinde Türkiye hariç herhangi bir ülkeden "kdv iadesi veriyoruz" şeklinde bir laf duymazsınız.

Bu durumda da ülkemize gelen yapımlar sadece İstanbul, Kapadokya vb. reel mekanları kullandığı için zaten burada çekilmek durumunda olan yapımlardır. (bunların büyük bütçeli olanlarından bazılarının tanıtım fonundan para aldığı biliniyor, ama o iş bu yazının kapsamının dışında)

Öte yandan, örneğin çekim için Hollanda'yı tercih eden bir yapımcı orada yapacağı harcamaların %30'unu, veya örneğin Macaristan'ı tercih eden bir yapımcı ülkede yapacağı harcamaların %20'sini direkt geri aldığı bir endüstriyel denklemde Türkiye'nin esamesi bile okunmaz.

Aslında kağıt üzerinde Ekonomi Bakanlığı'nın tebliği ilk başta bizleri biraz umutlandırmıştı. Ama maalesef onun da "sinema" değil "sınama" tebliği olduğu kısa zamanda anlaşıldı.

Uzun lafın kısası posterdeki şekliyle ülkenizi uluslararası film projeleri ve ortak yapımlar için cazip hale getirmek istiyorsanız teşvikler oluşturmanız şart.

Bizdeki hal ve durumlar durumlar böyle devam ederse, tam tersine, Türk yapımcılar filmlerini yurt dışında çekmeye başlarlarsa şaşırmayınız.







 

 

5 Haziran 2014 Perşembe

Türkiye'de dijital sinema salonu rakamları - Mayıs 2014




2014 - Mayıs itibariyle Türkiye'de:
Sinema Sayısı: 423 adet
Perde Sayısı: 2.134 adet
Seyirci Kapasitesi: 261.341 kişi
DCP'li Salon Yüzdesi: 65%
Tek Salonlu Sinema Sayısı: 84 adet
2 Salonlu Sinema Sayısı: 39 adet
3 Salonlu Sinema Sayısı: 41 adet
1-3 Salon Arasına Sahip Sinema Sayısı Yüzdesi: 39%
On Salon Üstü Sinema Sayısı: 43 adet
DCP'si Olmayan Sinema Sayısı: 164 adet
DCP'si Olmayan Sinema Yüzdesi: 39%
Grup Sinemaları Toplam Sayısı: 165 adet
Grup Sinemaları Yüzdesi: 39%
Grup Sinemaları Toplam Salon Sayısı: 1.268 adet
Grup Sinemaları Salonları Yüzdesi: 59%
Grup Sinemaları Seyirci Kapasitesi: 166.174 kişi
Grup Sinemaları Seyirci Kapasitesi Yüzdesi: 64%
Grup Sinemaları DCP’li Salon Sayısı: 1.058 adet
Grup Sinemaları DCP’li Salon Yüzdesi: 83%
Bağımsız Sinemalar Sayısı: 260 adet
Bağımsız Sinemalar Yüzdesi: 61%
Bağımsız Sinemalar Salon Sayısı: 866 adet
Bağımsız Sinemalar Salon Yüzdesi: 41%
Bağımsız Sinemalar Seyirci Kapasitesi: 95.167 kişi
Bağımsız Sinemalar Seyirci Kapasitesi Yüzdesi: 36%
Bağımsız Sinemalar DCP’li Salon Sayısı: 326 adet
Bağımsız Sinemalar DCP’li Salon Yüzdesi: 38%

En büyük ilk altı sinema grubu:
  1. MARS GRUBU: 68 sinema, 602 salon, 585 dijital salon (%97 dijitalleşme oranı)
  2. AVŞAR GRUBU: 17 sinema, 138 salon, 115 dijital salon (%83 dijitalleşme oranı)
  3. PİNK GRUBU: 13 sinema, 90 salon, 77 dijital salon (%86 dijitalleşme oranı)
  4. PRESTIGE-CİNECOM GRUBU: 9 sinema, 80 salon, 52 dijital salon (%65 dijitalleşme oranı)
  5. CİNEMARİNE: 9 sinema, 76 salon, 56 dijital salon (%74 dijitalleşme oranı)
  6. SİTE: 11 sinema, 63 salon, 34 dijital salon (%54 dijitalleşme oranı)

Türkiye genelindeki toplam 423 sinemanın 260'ı (%61) bağımsız sinemalardan (herhangi bir grupla bağlantılı olmayan) oluşurken, bu bağımsız sinemaların 164 tanesi ise (toplam sinema sayısının %39'u) 1, 2 veya 3 salonlu sinemalardır. 
Bu bahsedilen bağımsız sinemalardan, özellikle de 1-3 salonu olan 164 sinemanın büyük çoğunluğunun mevcut VPF modelini uygulaması mümkün görünmemektedir. Yine aynı sinemaların bir destek mekanizması olmaksızın DCI standartlarında bir dijital projeksiyon cihazı yatırımı yapmaları da söz konusu değildir.
Türkiye'de sinemaların dijitalleşmesi ABD ve Avrupa'ya nazaran oldukça geç başladı ve Mayıs 2014 itibariyle dijital projeksiyona sahip salonların oranı %65 seviyesinde.
 

Raporun tamamı için
http://www.se-yap.org.tr/wp-content/uploads/2014/06/SEYAP_VPF_Raporu_2014_06_031.pdf

Uluslararası telif hakları sözleşmeleri


Halihazırda uluslararası alanda telif haklarını düzenleyen 6 ana sözleşme - anlaşma bulunmaktadır.

1- Bern sözleşmesi (1971)
http://www.telif.gov.tr/kaynaklar/bolum_dosyalar/2012_03_18_349175.pdf

2- Roma sözleşmesi (1961)
http://www.telif.gov.tr/kaynaklar/bolum_dosyalar/2012_03_18_571602.pdf

3- TRIPS (1994)
http://www.telif.gov.tr/kaynaklar/bolum_dosyalar/2012_03_18_183846.pdf

4- Wipo Telif Hakları Andlaşması (1996)
http://www.telif.gov.tr/kaynaklar/bolum_dosyalar/2012_03_18_550148.pdf

5- Pekin Sözleşmesi
http://www.wipo.int/treaties/en/text.jsp?file_id=295838 (henüz Türkiye imzalamadığı için anlaşmanın resmi Türkçe çevirisi yok)

6- Marakeş Sözleşmesi
http://www.wipo.int/treaties/en/text.jsp?file_id=301019
(henüz Türkiye imzalamadığı için anlaşmanın resmi Türkçe çevirisi yok)

Şu anda uluslararası tüm telif ile ilgili düzenlemeler bu 6 temel anlaşma ile sağlanmaktadır.

Türkiye son iki anlaşmayı (Pekin ve Marakeş) henüz imzalamamış bulunuyor. Ancak telif hakları genel müdürlüğü tarafından geçtiğimiz günlerde Pekin sözleşmesinin imzalanmak üzere olduğu bilgisi verildi.


27 Mayıs 2014 Salı

Bir iflasın düşündürdükleri




Hafta başı sektörde önemli bir gelişme yaşandı. 

Herkesin aklına hemen Altın Palmiye geliyor normal olarak. Yok, ondan bahsetmiyoruz: Sektörün köklü şirketleri olan Fida Film ve Tiglon konkordato ilan ettiler.

Konkordato'nun Türkçesi "iflas ertelemesi", bir diğer ifadeyle borçlarını ödeme imkanını yitiren bu şirketler borçlarını yeniden yapılandırmak için resmi başvuruda bulundu.

Son yıllarda sektörde değişen güç dengeleri, manasız yoğunlaşma ve rekabet koşullarındaki çarpıklıkların etkisini gösterdiğini söylüyorduk. Elbette bu bahsettiğimiz durumlar sadece bağımsız yapımcıları değil, dalga dalga sektörün tamamını etkilemeye başladı artık. Bu iflas hali biraz da bunun kanıtı niteliğinde.

Her iki şirketin de piyasada bir süredir ödeme sıkıntısı yaşadığı biliniyordu, bu meselenin ticari kısmı. Ancak bu konkordatonun bir de sektörel yansımaları olacak, hep birlikte göreceğiz.

Tiglon son yıllarda birçok yerli filmin dağıtımını üstlenenen bir şirketti. Ayrıca  yerli filmlerin dvd ve vcd mecrası olarak yapımcılarımızın kapısını çaldığı iki adresten  biri durumundaydı.

Bu iflas erteleme durumunun sektörde yakın gelecekte nasıl yeni dengeler ve dengesizlikler yaratacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Özellikle bu yıl yerli filmlerin vizyon konusunda sıkıntı çekebilir.

Sinema sektörüyle ilgili yasal düzenlemelerin akibeti belirsizliğini koruyor. Buna bir de piyasanın her anlamda kendi haline bırakılması sonucu başka artçı şoklar da olabilir. 

Altın Palmiye çok çok güzel bir başarı. Ama Galatasaray'ın UEFA kupası aldıktan sadece iki yıl sonra üç kuruş transfer alacağı yüzünden Ribery'yi kaybettiğini hatırlatalım.


 







10 Mayıs 2014 Cumartesi

120


Bu yazının başlığını aynı adlı filmle karıştırmayınız, bu 120 başka 120...

Mayıs 2014 itibariyle türkiye'de 423 sinema, 2140 perde bulunuyor.

Bu 423 sinemanın 255 tanesi bağımsız sinema.

Yani herhangi bir büyük grupla alakası bulunmayan sinemalar.

255 bağımsız salonun 120 tanesi ise "bir" veya "iki salonlu" sinema salonu.

Bu da Türkiye'deki toplam sinema sayısının %28'i demek...

Herkes 65 sineması olan Mars'ı konuşuyor, ki sebepsiz de sayılmaz.

Ama kimse bu 120 sinemayı konuşmuyor.

Dijital projeksiyona sahp sinemalar tüm Avrupa'da hızla çoğalırken Türkiye bu alanda geç kaldı.

Ta ki başta stüdyolar 'artık 35 mm kopya göndermeyeceğiz' diyene kadar. Sonra yalap şap modeller üretilmeye başlandı.

Şu anda yerli yapımcılar Vpf ödemek zorunda bırakılırken esas bu sistemden faydalanan stüdyolar tek kuruş ödemiyorlar.

Ve Mayıs 2014 tarihi itibariyle adam akıllı bir VPF sistemimiz yok.

Gelelim 120 sinemaya: Bu salonların çoğunun VPF modelini uygulaması veya kendi imkanlarıyla dijital projeksiyon makinesi alması mümkün olmayacak.

Peki ne olacak?

Bu 120 salon kapanacak mı?

Tüm Avrupa'da devlet fonları ve yerel inisiyatifler bağımsız filmlerin, Avrupa filmlerinin gösterildiği alternatif sinemaların dijital yatırımlarını destekleyen  aktif politikalar üretirken bizde resmen 'tık' yok.

Yapımcıların masaya oturup konuşacağı dağıtımcılar veya sinema salonu sahiplerinin oluşturduğu bir meslek birliği de yok.

Bakanlık zaten durumun vahametinin pek farkında değil, sadece vizyona giremeyen filmden destek tutarını geri isteyen bir içtihat üretip işin içinden sıyrılıverdi.

Film yapımının desteklemesi falan güzel şeyler de, bu filmleri gösterecek sinema salonu olmadıktan sonra neye yarar?

Bu 120 bağımsız salonun akibeti penaltılara kalmış gibi görünüyor.

Uzatma Dakikaları'ndan söylemesi...



20 Nisan 2014 Pazar

Sadece deplasman puanlarıyla şampiyon olunur mu?


Bu yazının başlığı futbol ortamlarında oldukça marjinal bir durum olarak kabul edilse de bu hafta sona eren Köprüde Buluşmalar bu durumun sinema endüstrimizdeki bir tezahürüydü sanki.

Festival ekibinin iyi niyetli tüm çabalarına rağmen yerli endüstriden kurum ve kuruluşlar yine ortalarda görünmediler. Dolayısıyla tüm proje sahipleri sadece "yabancılarla" görüştüler. Türkiye'den ne bir tv kanalı, ne pay tv platformu, ne dağıtımcı ne de bakanlıktan birileri vardı bu birebir görüşmelerde.
Son yıllarda Türkiye'den lütfedip de platforma  katılanlar sadece jüride görev alanlar. Bir diğer ifadeyle "yeter ki gelsinler" denilerek jüri yapılmadıkça bu ortamlarda güzel ve yalnız memleketimizin kurum ve kuruluşlarını göremiyorsunuz. Yani Arte geliyor, ama jüri değilse TRT gelmiyor. CNC gelip projelerle konuşuyor, ama bizim bakanlıktan kimseleri ara ki bulasın! Sadece son gün Fransız Sarayı'ndaki Köprüde Buluşmalar partisinde birkaç kişi gözümüze çarptı, ama onların da ne tip bir motivasyonla geldiklerini pek anlamadık. 

Yerli aktörlerin olması niçin önemli? Önemli, çünkü burası sektörde önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek projeler hakkında bilgi edinilen bir platform. Ayrıca yabancı endüstriden uzmanlarla bir araya gelip bilgi alış verişinde bulunulabilecek ideal bir ortam. Örneğin; seçilen projelerin hemen hepsi daha sonra bakanlık başvurusunda bulunacaklar. Dolayısıyla  bakanlıktan  birilerinin görüşmelere katılması ve projeleri dinlemesi iyi olmaz mıydı? Katkı sun(a)mayacak olsalar bile (nitekim Wild Bunch ne vaatte bulunuyor ki?) televizyonlarin, pay tv platformlarinin en azindan network oluşturmak için proje sahipleriyle görüşmeleri faydalı olmaz mıydı?

Uzun lafın kısası 2014 Nisan ayı itibariyle pek değişen birşey yok.

Öyleyse biz de Uzatma Dakikaları olarak şu saptamayı yapalım:
Sadece kendi evinizde kazanarak "şampiyon" olamazsınız.
Ancak sadece deplasman galibiyetlerine bel bağlarsanız "kümede kalmanız" neredeyse imkansız...



11 Mart 2014 Salı

Avrupa'da sansür uygulamaları



Son dönemlerde gündemi işgal eden film yasaklama tartışmalarında biraz global bir açıdan bakalım istedik. Aşağıdaki tabloda Avrupa ülkelerindeki mevcut sınıflandırma ve sansür uygulamalarını gösteren basit bir tablo var. Tabloda yaş sınıflandırma uygulamasının mecburi olup olmadığı, yaş kategorilerinin dağılımı, sansür uygulamasının olup olmadığı, filmlerin mahsurlu bölümlerinin kesiliğ kesilmediği ve ülke bazında bu işlemleri yapan kurum ve kuruluşların isimleri yer alıyor.


-->
Ülke Mecburi sınıflandırma Yaş kategorileri Sansür (yasaklama veya dağıtım sınırlaması Kırpma – kesme Yekili Kurum
Avusturya Evet Genel-6-10-12-14-16 Hayır Evet (bölgeye göre) Avusturya Film Sınıflandırma Kurulu
Belçika Evet (eğer film 16 yaş altını hedefliyorsa) Genel – 16 Hayır Evet CICF
Danimarka Evet (eğer film 15 yaş altını hedefliyorsa) Genel – 7 – 11 – 15 Hayır Hayır Kültür Bakanlığı
Finlandiya Evet (eğer film 18 yaş altını hedefliyorsa) Genel – 7 – 11 – 15 – 18 Hayır Evet Finlandiya Film Sınıflandırma Kurulu
Fransa Evet Genel – 12 – 16 – 18 Evet Evet Film Sınıflandırma Kurulu, CNC, Kültür Bakanlığı
Almanya Hayır (ancak sınıflandırılmazsa sadece yetişkinlere gösterilebiliyor Genel – 6 – 12 – 16 – 18 Hayır (ama pornografik ve aşırı şiddet içeren filmler indexe tabi) Evet FSK
Yunanistan Evet Genel – 13 – 17 – 18 Hayır Hayır Kültür Bakanlığı'na bağlı gençlik komitesi
İzlanda Evet 10 – 12 – 14 – 16 Evet Hayır Film Denetimi Birimi (Kültür ve Eğitim Bakanlığı
İrlanda Evet Genel – PG – 12PG –15PG- 18 Evet Evet İrlanda Film Sansür Kurulu
İtalya Evet Genel – 14 – 18 – Umuma uygun değil Evet Evet Kültür Bakanlığı'na bağlı değerlendirme kurulu
Lüksemburg Evet (eğer film 17 yaş altını hedefliyorsa) Genel – 14 – 17 - Umuma uygun değil Evet Evet Sinema gözetim komisyonu
Hollanda Hayır Genel – 6 – 12 – 16 Hayır Hayır NICAM
Norveç Evet (eğer film 18 yaş altını hedefliyorsa) Genel – 7 – 11 – 15 – 18 Evet Evet Film Sınıflandırma Komisyonu
Portekiz Evet 4 – 6 – 12 – 16 – 18 Hayır Hayır CCE
İspanya Evet Genel – 7 – 13 – 18 – Pornografik ve şiddet içerikli filmler Hayır Hayır ICAA
İsveç Evet Genel – 7 – 11 – 15 Evet Evet Ulusal Film Sansür Kurulu
İngiltere Hayır (yerel otoritenin onayı yeterli) Genel – PG – 12A – 15 – 18 – 18R Evet Evet Yerel otoriteler

10 Mart 2014 Pazartesi

Sinema Endüstrisine Dair Eski Davranışlarınızı Değiştirecek 17 Yeni Durum


Geçenlerde Ted Hope'a ait blog'da gezinirken ünlü yapımcının yeni sinema düzenine ait bazı saptamalarını gördüm. Bağımsız yapımcının işi dünyanın her yerinde zor. Amerika yazan yerleri Türkiye yapın, çok da birşey değişmiyor. Ted Hope "Sinema Endüstrisine Dair Eski Davranışlarınızı Değiştirecek 17 Yeni Durum" u şöyle sıralamış: 

1- Film yapma uğraşı şu anda çok az sayıda kişi için ekonomik olarak sürdürülebilir bir meslek durumunda. Sevdiğiniz işi yaparak hayatınızı sürdürebilmek için o işi çok iyi yapıyor olmak artık maalesef yeterli değil. 

2- Günümüz şartlarında sanatçılar ve onların destekçileri ortaya çıkardıkları nitelikli işlerle ilgili yeterli finansal gelir ve getiriye sahip değiller - eğer böyle bir getiri varsa tabii- Mevcut pazar şartlarında film yapanlar da yarattıkları nitelikli ve yaratıcı ürünlere karşılık yeterince ödüllendirilmiyorlar. 

3- Film endüstrisinin sürdürmeye çalıştığı eskiye ait ekonomik model günümüz gerçekleriyle örtüşmüyor. İçeriğin yetersiz olduğu, merkezi olarak yönetildiği ve tüketicinin de büyük oranda içeriğe odaklandığı bu eski model artık geçerliliğini yitirdi. 

4- Sinema izleyicisinin tüketim alışkanlıkları film endüstrisinin üretim hızına yetişemiyor. Amerika dünyada tüketimin en yoğun olduğu ülke olmasına rağmen izleyici yıllık üretimin sadece %1'ine ulaşabiliyor. (dünyada yılda ortalama 50.000 film üretilirken ABD pazarına yılda 500-600 film girebiliyor) Nasıl seyredilebileceğini bilmeden aşırı film yapıyor ve seyirciyi seçenekler denizinde boğuyoruz. 

5- Film endüstrisi doğru izleyici ile doğru içeriği eşleştirebilmenin bir yolunu bulabilmiş değil. Hatta şu anda bu endüstrinin bir önceliği de değil. Tüm filmler sadece cinsiyet, ırk, gelir durumu gibi çok genel demografik değişkenler baz alınarak aynı yöntemlerle pazarlanıyor. 

6- Film endüstrisi bir filmin izleyicisine ulaşabilmek için her yeni filmi potansiyel tüm izleyicilere (filmle alakasız izleyici profili de dahil) duyurma yolunu seçiyor. Bu da eldeki kaynakların yanlış kullanılması demek. Paramızı filmimizle ilgisiz insanlara ulaşmaya çalışarak harcıyoruz. Sinemaya ilgi duyan kişileri bir araya getiren bir yer veya platform yok. Eğer olsaydı pazarlama maliyetleri epey azalacaktı. 

7- Dijital dağıtım sürekli gelişmekte olan ve önümüzdeki on yılda da gelişimini sürdürecek bir pazar durumunda. Ancak filmlerin gelecekteki değerleri kestirilemiyor. Şu anda kısa vadeli değerler üzerinden konuşuyor, filmlerin gelecek değerini bilemeden lisanslama yapıyoruz. 

8- Filmlerin market değerini ölçmede kullanılan kıstaslar çok muğlak ve yetersiz: Örneğin "star değeri" gibi kriterler her geçen gün daha da anlamını yitiriyor. Seyirci artık star oyuncuları değil, ilginç konularda yapılmış filmleri izlemek için sinemaya gittiğini söylüyor. 

9- Bir sinema filminin ABD hakları için dağıtımcıların önerdiği fiyat astronomik biçimde düştü. 25 yıl önce bu bedel filmin realize olmuş bütçesinin %50'si iken 15 yıl önce bu oran %30'a, 10 yıl önce %25'e düştü. Şu anda ise bu oran sadece %10. 

10- Amerikan bağımsız filmlerinin uluslararası satış değeri geçtiğimiz 10 yılda %60 oranında düştü. Birçok ülke artık Amerikan yapımı bağımsız yapımları almaktan vazgeçmiş durumda. 

11- Üretilen herşey aynı zamanda kopyalanıyor da. Münhasır sahiplik veya bir şeye sınırlı olarak erişim artik sürdürülebilir değil. Dijital çağda data'nın çoğaltılması kaçınılmaz. İzinsiz kopyalama asla yok olmayacak. Ayrıca bu kötü birşey olmayabilir de. 

12- Film seyretme alternatiflerinin artması, sinema gösteriminin değerini azalttı. Tüketici bir sinema biletinin fiyatının bir aylık sınırsız online platform aboneliğine eşit olmasını rasyonalize edemiyor. Ev sineması sistemlerinin ve evdeki koltukların kalitesi birçok sinema salonunu sollamış durumda. Yakında evlerde 4K televizyonlar standart olacak, ancak sinemaların çoğu 2K da çakılıp kalacak. 

13- Film endüstrisi uzun vadede gösterimle ilgili bir ekonomik model eksikliği yaşıyor. Sinema işletmeciliğinin özü nedir? Sinemacılar 15 cent'lik mısırı 6 dolara satacak müşteriyi toplamaya çalışırlar. Halbuki seyirciden daha anlamlı başka yollarla farklı gelirler elde etmek de mümkün. Ancak işletmeciliğin altyapısı bunu geliştirecek yönde tasarlanmış değil. 

14- Film endüstrisi aptalca bir yaklaşımla "niceliği" "niteliğin" önüne koyuyor.Dolayısıyla nitelik konusunda sıkıntı yaşanıyor ve iyi işler yeterince ödüllendirilmiyor Bir zamanlar film endüsteisinde başarı primleri içeren anlaşmalar yapabiliyorlardı, artık o günler mazide kaldı. 

15- Filmler tanımadığımız insanlar ve yaşamadığımız durumlara dair empati yaratma etkisine sahiptirler. Bilim gösteriyor ki görüntü beyinde gerçek deneyime benzer bir etki yaratabiliyor. Eğer bu empati deneyimi sinemaya dair bir özellikse bunu daha da geliştirmenin yolları bulunabilir. 

16- Birlikte film seyreden izleyiciler arasında ortak bir duygu paylaşımı oluşur. Başka hangi ürün böyle bir şeyi iddia edebilir? Bunun önemini daha çok vurgulamalıyız. Seyircinin hatırladığı ve paylaştığı bir ürün. 

17- Şu anda yaratıcı insanlar için bağımsız filmler yapmanın tam zamanı. Piyasaya giriş engeli yok, işgücü maliyeti ve dağıtım maliyeti çok düşmüş durumda ve film yapmak için birçok yeni teknolojik imkan ve metod mevcut. Sadece eski alışkanlıklardan vazgeçmek ve yeni şeyleri ortaya çıkarabilmek gerekiyor.

12 Ocak 2014 Pazar

Sinemanın hal-i pür melali

Uzatma Dakikalarında bu kez Steven Soderbergh'in "Sinemanın hal-i pür melali" (State of Cinema) başlıklı konuşmasını paylaşıyoruz. Soderbergh "Belki de bir sorun yoktur, bana öyle geliyordur, ama..." diye başladığı konuşmasında kendi deneyimlerinden de örnekler vererek kayda değer tespitler yapıyor.

7 Ocak 2014 Salı

Online içeriğin keşfedilebilirliği üzerine


Avrupa'da online görsel işitsel içerik sunan birçok yasal platform mevcut. Bunların sayısı ve çeşidi o kadar arttı ki birçok ülkede tüketicilerin hangi içeriği nerede bulabileceği konusunda derli toplu bilgi veren portallar, rehberler veya gelişmiş arama motoru barındıran kataloglar oluşturulmaya başlandı.

Uzatma Dakikaları'nda bu yazımızda sizlere şu anda Avrupa'da halihazırda mevcut veya yakında hizmete girecek bu tip portallar hakkında bilgi vermek istedik.


İngiltere
The Content Map (İçerik Atlası)

http://www.thecontentmap.com

Industry Trust tarafından oluşturulmuş bir site. İçerik sunan her türlü  servis sağlayıcı platformun bilgisi yer alıyor. Film, televizyon, müzik, oyun, ekitap ve spor gibi geniş bir alanda hizmet sunan platformların ödeme detayları da dahil tüm bilgisi mevcut (özellikle film bölümüne bakmanızı tavsiye ederiz)

 












Find Any Film
Bu sitede detaylı film arama seçeneği ile seyretmek istediğiniz filmin hangi yasal platformlarda olduğunun bilgisine erişebiliyorsunuz. Site API'leri kullanarak kataloğunu otomatik olarak güncelliyor ve diğer web sitelere entegre olan arama motoru sayesinde çok kapsamlı bir arama seçeneği sunuyor.

















Almanya
Was ist VOD? (VOD nedir?)
Bu portalda yasal online hizmetlere nasıl ulaşılabileceği bilgisinin yanısıra çeşitli teknik bilgiler de yer alıyor. Portalda ayrıca çeşitli kriterlere göre (bölge, görüntü formatı, ödeme şekli vs.) VoD içerik arama imkanı sunuyor.


 





İspanya
Me Siento de Cine

www.mesientodecine.com
Film endüstrisi ve hükümetin işbirliği ile “Me Siento de Cine” (Sinemayı Hissediyorum)  isimli portal hizmete sunuldu. Portalda tüketicilere yönelik olarak ülkedeki mevcut tüm online platformlar hakkında bilgi sunuluyor.













Danimarka
Share with Care
http://www.youtube.com/watch?v=m_JB9mA_O3c
Eser sahipleri, kültür bakanlığı ve iletişim endüstrisi ortaklaşa olarak kamu bilincini arttırmaya yönelik Share with Care (Dikkatli Paylaş) isimli bir insiyatif oluşturdu. Share with Care portalı film, tv, kitap, müzik ve radyo dahil yasal online platformlar hakkında bilgi sağlıyor.


 















Avusturya
Eserlerin sahiplerini koruma programı olan VAP online görsel işitsel içeriğin bir kataloğunu sunuyor.

Belçika
Belçika'da Entertainment Association online bir film, müzik, oyun ve kitap kataloğu oluşturdu. Yakında kullanıma açılacak.


İrlanda
Film sektörü  Find Any Film'in lisans haklarını aldı onun yerli bir versiyonunu yakında hizmete sunacak

İtalya
Italya’da içerik sağlayıcılar kullanıcıların bir katalog üzerinden yasal içeriğe ulaşabilecekleri bir portal üzerinde çalışıyorlar.

Hollanda
Hollanda'da kısa bir süre içinde içerik ile ilgili “The Content Map” (İçerik Atlası) benzeri bir platform tamamlanıyor.




Türkiye'de ise henüz böyle bir hareket görülmüyor. Zaten bizim daha öncelikli sorunumuz filmlerin yasal olarak sunulduğu online ortam(lar)ın sayısındaki eksiklik. Sinemada gösterimde kalma süresinin çok kısıtlı olduğu, pay tv dahil tüm tv ortamlarında sansür uygulanan ve yasal dvd satın almanın bile pek de kolay olmadığı bir pazar haline geldik. Tam da böyle bir hal ve durumda online platformların dağıtımda yaşanan bu sıkışma etkisini azaltacağını düşünüyoruz. Seyirci için korsan kopyanın bir kader olmaktan çıkması bakımından da yasal online platformlar çok önemli.