12 Aralık 2012 Çarşamba

Fransa doğru model mi?

Sinema sektörümüz niçin Fransız sistemine İmrenir?

Sektörümüz temsilcileri Fransa'nın resmi sinema kurumu olan CNC ile son 2 yıldır teşrik-i mesai halinde. Bu mesai meslek birlikleri temsilcilerinden oluşan bir heyetin Fransa'da CNC'yi yerinde ziyaret etmesiyle başladı. Heyet bu gezisinde çeşitli incelemelerde bulundu, gözlemler yaptı, çeşitli notlar aldı. Amaç sinema alanında bir destek cenneti olan Fransa'dan deyim yerindeyse feyz alma. Model arayışındaki ülkemiz sinema sektörü için CNC bir model olabilir miydi acaba?
Hemen söyleyelim, bizce Türkiye'nin sinema sektörü için CNC'yi model alma gayreti ünlü teknik direktörümüz Yılmaz Vural'ın  Elazığspor'a Barcelona'nın 4-3-3 modeliyle futbol oynatma çabasıyla eşdeğer!... Niçin mi? İşte konuyla ilgili yorumlarımız.

Fransa gerek ulusal sinemasının üretim kapasitesi, gerekse bu filmlerin izlenme oranı olarak Avrupa'da çok özel bir yere sahip. CNC'nin dev bütçesi Fransızların "sinemayı bir icat ettik" iddiasıyla birleşince ortaya çıkan manzara da bu oluyor haliyle.
Dev bütçeden kastımız ne peki? 2010 rakamlarıyla konuşursak CNC'nin sinemaya aktardığı destek 754 milyon Euro! (aynı yıl bizim bakanlığın destek tutarı 4.5 milyon Euro idi). Yani ciddi bir yaklaşım farkı var, bu bir...

Marketin büyüklüğü de farklı bir boyutta. Fransa'da 2011 yılında toplam  215 milyon bilet satılmış. 2010'da vizyona giren toplam film sayısı 575. Aynı yıl üretilen 270 Fransız filminden 20 tanesi 1 milyon seyirciyi, 35 tanesi de 500.000 seyirciyi geçmiş. (Bizdeki 2010 rakamları: toplam bilet 41 Milyon, vizyona giren toplam film 247, vizyona giren yerli film 66 adet. 1 milyon üzeri seyirci toplayan 6 Türk filmi varken 500.000 seyirci üstü toplayan film sayımız ise 5), bu da iki...
Fransa tam bir orta sınıf cenneti. Bir diğer deyişle halkın sinemaya gidecek kültürel altyapısı ve ekonomik alım gücü var. Fransızlar sadece Fransız filmi seyretmiyorlar. Dünyanın pek çok yerinden gelen filmler de Fransız izleyicisi ile buluşabiliyor. 2010 yılında Fransız ve Amerikan filmi olmayan 161 film vizyona girebilmiş mesela. (Bu arada belirtelim; bir Türk filmin dağıtım haklarının 50.000 Euro para ettiği tek pazar Fransa'dır herhalde)

Hoş Fransa'da sinema sektörü sadece CNC'nin verdiği paralarla ayakta durmuyor. Küçük büyük tüm Fransız filmleri için geçerli olan ve vizyona giren, tv'de gösterilen, festivale seçilen, ödül alan vs her filmin yapımcısı topladığı başarı puanıyla sonraki filmlerinde kullanılmak üzere otomatik desteklere hak kazanıyor.


Televizyon kanallarının yıllık cirolarının belli bir yüzdesini senaryo aşamasında sinema filmine yatırmasını şart koşan kanun var.(örneğin bizim Türk Filmlerinin bazılarına da senaryo aşamasında Arte kanalı ortak yapımcı oldu)

Sadece sinema filmlerine yatırım yapan yatırım fonları,
Sinema projelerinin nakit akışını sağlayan özelleşmiş bankalar

Ve tabii bunları mümkün kılan yasal düzenlemeleri var, bu da üç...

Unifrance'dan falan bahsetmeyelim bile.

Kısacası sadece başvuran projelere yılda 2 kere toplanıp para dağıtan bir sistemden değil, sinemayı gerek kültürel gerekse ekonomik anlamda ciddi bir faaliyet alanı olarak gören bir anlayıştan bahsediyoruz.

Dolayısıyla Uzatma Dakikaları olarak naçizane önerimiz böyle dev bir modeli anlamsızca kovalayıp ümitsizliğe düşmek yerine daha dişimize uygun ve bize yol gösterebilecek örnekleri (mesela Avusturya son yıllarda 2 kere finale kalıp 1 kez yabancı film oscarını kazandı, İsrail son 5 yılda tam 4 kez yabancı film oscarında finale kalan filmler üretiyor) dikkate almak.

Bu ülkelerin modellerini de inceledik, yakında Uzatma Dakikaları'nda detayları paylaşacağız efendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder