21 Ağustos 2025 Perşembe

Ülkelerin Covid Öncesiyle ve Sonrasıyla Festival Performansları

 

Aşağıdaki tabloda Covid öncesi (2017 - 2019) ve Covid sonrası (2023 - 2025) ülkelerin festival performanslarını değerlendirmeye çalıştık. Bunu yaparken sadece üç büyük festivalin (Berlin, Cannes, Venedik) "ana yarışmasını" değerlendirmeye aldık. Filmlere de yapım şekline göre (ortak yapım olmayan, büyük ortak yapımcı, küçük ortak yapımcı) bir puan vererek ortalama bir değer elde etmeye çalıştık. Bu tür genel bir yaklaşım ile bile üzerinde yorum yapabileceğimiz bazı veriler etmemizi sağladı.  

Ülke2017-20192023-2025
1Fransa111135
2ABD8585
3İtalya4571
4Almanya5456
5İngiltere2336
6Çin2219
7Japonya1814
8Belçika1418
9Kanada1115
10İspanya1112
11Meksika912
12G.Kore129
13Norveç1010
14Avusturya108
15Danimarka512
16İsveç107
17Polonya116
18İsviçre511
19Brezilya88
20Avustralya96
21İran68
22Romanya77
23İrlanda47
24Portekiz65
25Hollanda28
26Şili54
27Lüksemburg09
28Macaristan81
29Tayvan16
30Rusya70

Listeye bakıldığında Fransa'nın endüstri olarak festivallerdeki görünürlüğünü iyiden iyiye pekiştirdiğini, İtalya'nın ciddi bir atağa geçip Almanya'yı geride bıraktığını, sinemaya daha ekonomik değer bazlı yaklaşılan İngiltere'nin festival performansını da geliştirdiğini,  Danimarka'nın atağa kalktığını, Benelux (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) ülkelerinin ciddi bir yükselişte olduğunu görüyoruz. Listenin 29. sırasında Tayvan'ın kendine yer bulduğunu, buna karşılık Polonya, Macaristan gibi ülkelerin pandemi sonrası festival performanslarında gözle görülür bir düşüş yaşadığını da tablodan anlıyoruz. Rusya'nın durumu ise malum, savaş ve onunla bağlantılı ambargolardan kaynaklanıyor.

Bu ilk genel saptamaları yaptıktan sonra bunların gerekçelerini anlamaya çalışmak ise işin esas önemli kısmı ve bu yazının asıl amacını oluşturuyor.

Covid salgını hayatın tüm alanlarını olduğu gibi sinema endüstrisini de çok olumsuz şekilde etkiledi. Sinemaların uzun süre kapalı kalması, dijital platformların artan pazar payı, covid etkisi ile bozulan ekonomik parametreler sinemayı direkt olarak olumsuz şekilde etkiledi. Ülkeler salgının yarattığı olumsuzluklara karşı çeşitli ekonomik önlemler aldılar. Nitekim sinema sektörü için de çeşitli teşvik ve desteklerin arttırılmasının etkilerini bu tabloda hemen gözümüze çarpıyor.

Yukarda bahsettiğimiz tabloda göze çarpan İtalyan yükselişi sürpriz değil. 2022 yılında sektöre sağlanan vergi teşviklerinin %30'dan %40'a yükseltilmesi (yerli yapımların da bu teşviklerden yararlanıyor) ve 2019 yılında 400M € devlet destek fonunun 2022 yılında 800M €'ya yükseltilmesi ile pandemi öncesi yıllık ortalama 278 olan film üretim sayısını 2024 yılında 400'e çıkardı ve bu haliyle de üretilen uzun metraj film sayısı açısından üretimi  İtalya'yı 2024 yılı sonu itibariyle Avrupa'nın zirvesine taşıdı.
 
İngiltere de bağımsız sinemayı desteklemek için oluşturulan Bağımsız Film Vergi İndirimi (IFTC) oranı %40'a yükseltildi. Ayrıca sektörle ilgili olarak çalışma yapan komite hükümete ülkenin tekrar Creative Europe programına dahil edilmesi, dijital platformlara %5 rüsum uygulanması, IFTC'den yararlanan bağımsız yapımlara P&A harcamalarında da %25 oranında ek bir vergi indirimi sağlanması gibi öneriler içeren bir rapor sundu.

Almanya'da FFA tarafından film projelerini değerlendirilerek sağlanan federal fon otomatik destek sistemine dönüştürüldü. Bunun dışında %30'luk otomatik vergi indirimi ve dijital platformlara cirolarının %20'lık kısmını yerli içeriklere yatırma zorunluluğu getirme gibi düzenlemeler ile ilgili çalışmalar başlamış durumda.  

Polonya’nın “yavaşlamasının” nedeni biraz bizdeki duruma benziyor. Sinemadaki devlet desteklerinin "politik filtreden" geçirilmesi ve hükümeti rahatsız etmeyecek projelere verilmesi, daha yüksek bütçeli iddialı yapımların ise finansman garantisi sunan dijital platformlara yapılmaya başlanması ülkenin festival performansının yavaşlamasının temel gerekçeleri olarak göze çarpıyor.


Macaristan’ın durum ise daha farklı. Macaristan şu anda Avrupa’da İngiltere’nin ardından en çok yabancı proje çeken ülke konumuna geldi. İyi işleyen %30 yapım teşviği, gelişmiş stüdyo altyapısı, yabancı dil bilen ekipleri ile büyük yapımlar Macaristan'a akın etti. Ancak bu durum bağımsız filmlerin endüstrideki alanını oldukça daralttı. Macar film endüstrisi bir yandan ciddi anlamda ekonomik bir rönesans yaşıyorken, diğer yandan bağımsız filmlerin finansmanının pandemi öncesine kıyasla oldukça zorlaştığı bir yer haline geldi.


Uzun lafın kısası ülkelerin sinema sektörlerine yönelik yaptıkları mesailerin festival görünürlüklerine de direkt olumlu olarak yansıdığını söylemek yanlış olmaz. 


Top 30 listesinde olmayan Türkiye'nin performans değerlendirmesi ise bir sonraki yazımızın konusu olacak. 


 


 
 
    

23 Temmuz 2025 Çarşamba

SİNEMA ENDÜSTRİMİZİN “YENİ NORMALİ” NE?

Avrupa Görsel İşitsel Gözlemevi tarafından bu yıl Cannes Film Market sırasında yapılan "Focus 2025 - Key trends In the film sector" başlıklı sunumda 2024 yıl sonu itibariyle sinemaya giden seyirci sayısının pandemi öncesinin  halen %32 gerisinde olduğu belirtildi. Gözlemevinin sunumundaki en çarpıcı nokta ise gelinen bu seviyelerin artık “Yeni Normal” olarak kabul edileceği, 2025 yılından itibaren artık pandemi öncesi ile karşılaştırmalı analizler yapılmayacağının belirtilmesi oldu.

Bilindiği gibi ülkemizde de pandeminin sinema endüstrisi üzerinde oldukça olumsuz etkileri oldu. Bizde bu etkinin ölçülmesini ekstra zorlaştıran başka önemli faktörler de var: Ağır ekonomik kriz,  2023 yılında yaşadığımız deprem felaketi, dijital platformların etkisi vb birçok unsuru hesaba katınca işin içinden çıkmak o kadar kolay değil.


2025 yılının ilk altı aylık bölümüyle ilgili çeşitli rakamlar geçtiğimiz günlerde medyada paylaşılmaya başlandı. Açıklanan rakamlara göre 2025 yılı Haziran sonu itibariyle satılan bilet sayısı 14 milyon seviyelerine kadar gerilemiş durumda, ki bu da geçtiğimi yıla göre %27’lik bir düşüş anlamına geliyor. Dolayısıyla sinemamız, bırakın pandemiyi, 2008’lerdeki seviyelerin bile çok altına düşmüş durumda. Buna karşılık sektör biletteki fiyat artışlarıyla gişe gelirlerini arttırarak hayatta kalmaya çalışıyor.


Durumun ciddiyetinin nihayet farkına varılmasıyla Sinema Genel Müdürlüğü şubat ayında özellikle de ana akımı temsil eden yapımcılar, dağıtımcılar, salon sahipleri ile bir kriz toplantısı düzenledi.  Sektör bileşenleri ile kötü gidişin nedenleri ve bunun durdurulması ile ilgili çözüm önerileri tartışıldı. Bu toplantıda ortaya çıkan manzara durumun vahametini gösteren bir durum arzediyordu. Çünkü kimse sorunun kaynağı ile ilgili somut tespitler yapamadığından somut elle tutulur çözüm önerileri sunamadı.


Kültürel ve sosyal etkilerinin yanısıra sinema endüstrisi ekonomik anlamda da sadece satılan sinema biletinden ibaret değil elbette. Sektör nitelikli işgücüne istihdam sağlama, teknoloji kullanma ve kayda değer bir harcama etkisi yaratma gibi önemli özelliklere sahip. Bu anlamda da birçok bileşeni olan bir ekosistemden bahsediyoruz. 


Sinema endüstrimizin bu zor zamanlarda sadece mevcut bakanlık destekleriyle ayakta kalması mümkün görünmüyor. Türkiye’de 2024 yılında sinemaya ayrılan toplam destek tutarı yaklaşık 8 milyon Euro. Bunu toplam ülke nüfusuna böldüğünüz zaman "kişi başı" (per capita) destek tutarı olarak karşımıza 100.000 € gibi bir değer çıkıyor. Bu tutar Türkiye  çapında bir ülke için çok ama çok yetersiz. (Karşılaştırma yapmak açısından kişi başı  (per capita) destek tutarı İtalya, Danimarka, Fransa gibi ülkelerde kişi başı 10 milyon €, İsveç, Hollanda, Hırvatistan gibi ülkelerde ise 5 milyon € seviyelerinde).  Öte yandan Türkiye’de bu çok sınırlı desteklere erişmek isteyen yapımcıları çaresizliğe sürükleyen ciddi banka teminat koşulları mevcut. 


Sinemanın ekonomik ve kültürel katma değerini sürdürebilmesi için desteklerin arttırılması gerekiyor. Ayrıca sektörün vergi teşvikleriyle de desteklenmesi şart.  Vergi teşvikleri derken AB ülkelerinin birçoğunda sinema sektöründe artık yerleşik hale gelmiş, sinema desteklerine ilave olarak yapımcıların kullandığı  bir dolaylı destek sisteminden bahsediyoruz. Kdv, sosyal güvenlik pirimleri, stopaj gibi yapım bütçelerinde ciddi yer tutan kalemlerin yapımcıya iade edilmesini içeren bir destek türü bu.


Bu tip bir vergi teşviği sadece sinema sektörü için değil, ciddi anlamda krize girme alametleri gösteren dizi sektörü için de rahatlatıcı olacaktır. Türkiye’nin mevcut ekonomik koşullarında bu tip teşviklerin ne kadar imkan dahilinde olduğu ise başka bir tartışmanın konusu. Şimdilik öncelikli hedef bu serbest düşüş halini durdurup sinema sektörümüzü bir "Yeni Normal" yörüngesine oturtmak olmalıdır.